Anlamak ve Anlaşılmak İçin Gerçek İletişim Nasıl Kurulur?

İletişim denince çoğumuzun aklına sadece konuşmak gelir. Oysa iletişim, çok yönlü ve çok katmanlı bir süreçtir. Konuşuruz, yazarız, susarız, kaş çatarız, bazen sadece küçük bir tebessümle cevap veririz… Sabah evde “Günaydın” diyerek başlayan günümüz, iş yerinde attığımız e-postalarla devam eder. Akşam markette kasiyere başımızla selam verir vs. günü bitiririz.

Kullandığımız kelimelerden ses tonumuza, beden dilimizden mimiklerimize kadar her şey aslında bir mesaj taşır. Ama asıl soru şu: Gerçekten kendimizi anlatabiliyor muyuz? Karşımızdakini gerçekten anlayabiliyor muyuz?

Etkili İletişim: Anlamak mı Anlaşılmak mı?

Biriyle konuşurken kendinize hiç dikkat ettiniz mi? Karşımızdakini dinlerken onun konuşmasını bitirmesini mi bekliyoruz? Yoksa onun sözlerine karşı bir şey söylemek için sabırsızlanıyor muyuz? Aslında gerçek dinleme, anlamayla başlar. Anlamak için karşımızdakini gerçekten dinlememiz gerekir. Zihnimiz cevabı düşünmekle meşgulse karşımızdakini nasıl anlayabiliriz?

Etkili iletişim karşımızdakini duymakla değil; anlamakla başlar. Aktif dinleme becerisi, empati kurma yetimizi artırır. Peki, aktif dinleme öğrenilir mi?

Evet, öğrenilir. Bir anda alışkanlıklarımızı değiştiremeyiz, ama yaptığımız sohbetlerde kendimizi gözlemleyerek işe başlayabiliriz:

·         Sadece cevap vermeye mi odaklandım?

·         Karşımdakini dinlerken sözünü kesmeden dinleyebildim mi?

·         Dinlerken göz teması kurdum mu?

·         Anlamak için soru sordum mu?

Yaptığımız konuşmalarda şu 3 unsura dikkat ederek kendinizi daha iyi anlarsınız:

(1)    Karşımdakinin sözünü kesiyor muyum?

(2)    Cevap vermek için mi konuşuyorum? Konuyu kendime mi çekiyorum?

(3)    Ses tonum cevap vermek için aceleci mi yoksa anlayışlı bir tonla mı konuşuyorum?

Kendinizi tanıdıkça bu farkındalık içinde dinleme ve konuşma tarzınızı keşfedebilir, gerçekten karşınızdaki kişiyi anlamaya başlayabilirsiniz.

İletişim Dilini Geliştirmek: İkna Etmek Yerine Anlamayı Seç

Bir konuşma sırasında aslında karşımızdakini ikna etmeye odaklandığımız için odak noktamız kendi düşüncelerimizdir. Çünkü karşımızdakini değiştirmeye çalışmak bize daha kolay gelir. Şiddetsiz İletişim kitabının yazarı Rosenberg’in etkilendiğim bir ifadesi var: “İnsanları anlamak, onları değiştirmekten daha önemlidir!”

Zaten karşımızdakini anlamaya çalıştığımızda ne söylediğine odaklanabiliriz. Empatik iletişim iki kişi arasındaki yargıyı kaldırır. Anlamak niyetiyle yapılan her iletişim, aynı zamanda karşımızdakinin savunma duvarlarını indirir. O zaman iletişim dilini geliştirmek için tavsiyelere kulak verip uygulayalım:

·         Karşınızdaki kişiyi değer verdiğinizi gösterin.

·         Konuşurken söz kesmemeye çalışın.

·         Onu dinlerken aynı zamanda anladıklarınızı tekrar ifade edin. “Yani demek istiyorsun ki…”

·         Karşınızdakinin beden diline dikkat edin. Duyguları kelimelerden çok beden dili anlatır.

·         Yargılardan kaçınmaya çalışın.

·         Tamamen konuşmaya odaklı dinleme yapmak için, anlatılanlarla ilgili sorular sorabilirsiniz.

·         Telefonla veya başka bir şeyle ilgilenmeyin. Dinlerken karşınızdakine odaklanın.

Bu maddeler gözünüzü korkutmasın. Zor gibi gözükse de bütün mesele dinlerken kendimizi merkeze koymamaktır. İkna etmek için çabalamazsak karşımızdakini anlamaya başlarız. Yargılamak, karşımızdakinin savunma mekanizmasını devreye sokar.

Yargılamadan Dinlemek: İletişim Becerisi için Altın Kural

“Sen hep böylesin!”

“Hiç değişmeyeceksin!”

“Zaten beni hiçbir zaman anlamadın!”

“Bu kadar dağınıklık olur mu ya!”

“Sen de kardeşin gibi oyna!”

“Yine aynı şey, hiç şaşırmadım!”

Bu ifadeler tanıdık geldi mi? Ya duymuşuzdur, çünkü bizzat bize söylenmiştir ya da biz anne-baba veya eş sıfatıyla kullanmışızdır. Bu ve benzer yapıdaki cümlelerin karşı tarafı etiketlemekten başka bir faydası yok. Bunlar sadece yargı içerir. Aslında ne demek istediğimizi, kendimizi değil karşımızdakini merkeze aldığımızda daha iyi fark ederiz:

“Sen” dili yerine “Ben” dili kullandığımızda ifadelerimiz tamamen değişir:

“Sen her zaman son dakika hazırlanıyorsun.” yerine “Sen geç kalınca kendimi önemsiz hissediyorum.”

Doğrudan kişiliğe yönelmeden, davranışa odaklanmak karşımızdaki kişiye kendini suçlu hissettirmez:

“Çok tembelsin.” yerine “Ödevlerini yatmadan önce yaptığını veya son zamanlarda yapmadığını fark ediyorum.”

Aslında tek istediğimiz şey duygumuzun anlaşılmasıdır. Öyleyse duygunuza odaklanarak belirtin:

“Bu duruma üzülüyorum.”, “Çok kırılıyorum.”, “Endişeleniyorum.”

Çözümle gelmek veya birlikte çözüm aramak da eleştirmekten çok daha etkili olur:

“Bu durumu birlikte çözebilir miyiz?”, “Senin bir fikrin var mı?”

Bu tür diyaloglar, zaman zaman karı-koca arasında, anne-baba ile çocuklar arasında ve diğer yakın ilişkilerde görülmektedir. Yapıcı bir dil iletişim becerisi için temel bir öğretidir. Çünkü yargı ifadeleri kullandığımızda karşımızdakini sadece savunmaya iteriz. Oysaki amacımız, içinde bulunduğumuz durumu çözüme kavuşturmaktır.

Ses tonumuzu biraz yumuşatmak, kendi endişemizi dile dökmek, söz kesmeden dinlemeye çalışmak ve karşımızdakine değerini hissettirmek gibi atacağımız küçük adımlar, biz farkında olmadan ilişkimizi güçlendirecek.

Olumlu İletişim Dili için Pratik İpuçları: Gözlem ve Günlük

Olumlu iletişim dili öğrenilebilir ve geliştirebilir bir beceridir. Farkındalıkla kazanabileceğimiz ve kendimizi gözlemleyerek yapacağımız küçük pratikler bize istediğimiz dinleme ve anlama becerisini kazandırabilir. Nasıl mı?

Belki bunun için bir iletişim günlüğü tutarak başlanabilir. Bunun faydası, şu anki durumunuzu gözlemleyebilir, ileriki zamanlarda da nasıl geliştiğinizi takip edebilirsiniz.

·         Konuştuğunuz konuyu yazın. Konu neydi?

·         Bu konu hakkında ne hissettin?

·         Karşındakini dinlerken zorlandın mı? Hangi anlarda daha çok zorlandın?

·         Karşındaki sana nasıl cevaplar verdi?

Bu günlüğü tutarken gün be gün kendinizde ve karşınızdaki kişide gözlemlediğiniz unsurları da yazabilirsiniz. Çünkü sağlıklı iletişim bir günde öğrenilmez. Ancak her gün farkındalıkla yapılacak küçük uygulamalar sayesinde iletişim becerimiz gelişebilir. Basit ama etkili gözlem teknikleri ile gelişiminizi gözlemleyebilir, günlüğünüze notlar almaya devam edebilirsiniz.

Gözlem 1: Bir film açın ve izlediğiniz filmde dinleyicinin özelliklerini gözlemleyin.

Dinleyici ne yapıyor? Göz teması kurdu mu? Dinlerken sorular sordu mu?

Gözlem 2: Siz de dinleyici rolünde kalmayı deneyin. Hatta rol play gibi aynanın karşısında dinleyicinin hareketlerini yapabilirsiniz. Evet, komik ama iyi bir öğrenme tekniğidir.

Gözlem 3: Bir konuşma videosu açıp konuşmacının duygularına odaklanın.

Üzgün mü? Heyecanlı mı?

Gözlem 4: Geçirdiğin zor bir günü hayal et ve bunu anlat. Sen kendini dinleyen biri olarak kendine neler söylerdin? Veyahut neler söylenmesini isterdin?

Gözlem 5: Dinleme konumunda olduğun gün, karşındaki kişiye cevap verme. Sabırla dinle. Sadece anlamaya çalış. Bu sessizlik hali sizde ne hissettirdi, ne düşündürdü?

Kelimelerin Gücü, Sağlıklı İletişim Sırrı

Aslında kullandığımız bütün kelimeler, bize bizi anlatır. Düşüncelerimizi, hayallerimizi, sevgimizi… Bir kelimeyle çok şey ifade ederiz. Halil Cibran’ın dediği gibi “Sözler, düşüncenin gölgesidir.” Bir kelimemiz birini mutlu etmeye yeterken bazen bir kelime ile kalpleri kırarız.

Aslında bütün amacımız kendimizi daha doğru ifade etmekse tercihimizi dilin gücünden alalım. İyi niyetimizi, seçtiğimiz özenli kelimelerle ve kurduğumuz doğru iletişim adımlarıyla süsleyelim. Sağlıklı iletişim kurmak daha huzurlu bir ilişkinin anahtarıdır. O halde kelimelerimizi neden özenle seçmeyelim!