Evdeki gerilim; bakışlardan, gergin havadan, kelimelerin arasına sıkışan öfkeden hissedilir. Elbette her çift sorun yaşayabilir. Ama bu sorunların nasıl çözüldüğü, hatta nasıl yönetildiği önemlidir. Çocuğun gelişiminde anne de önemlidir baba da. Peki, görünmeyen üçüncü ebeveyn anne-baba ilişkisi nasıl bir etki bırakır? Biraz buna değinelim…
Anne-Baba Kavgası Çocuğun Dünyasını Nasıl Etkiler?
Çocukları yetiştirirken oyuncak seçiminden okuyacağımız kitaba kadar özen gösteriyoruz. Arkadaşlarıyla ilişki biçimine, kardeşine olan tutumuna, okuldaki durumuna… Dikkatimiz hep onların üzerinde oluyor. Peki ya biz?
Küçük bir çocuk için ailesi, tüm dünyanın merkezidir. Anne-baba kavgası çocuğun kendisine şu soruyu sormasına sebep olur: “Bu da benim suçum mu?” Çünkü çocukların zihinsel gelişimi henüz tamamlanmadığı için olayları çoğu zaman kişisel algılarlar. Biz çocukların sözlerimizi sadece duyduklarını sanırız, ama onlar bizim sözlerimizi iç ses olarak kaydederler.
Yapılan araştırmalar ve uzman görüşleri çocukların nasıl etkilendiklerini gösterir. Buna göre:
0-2 yaş dönemi: Bebeklik döneminde bebeklerin ortamdan etkilenmeyeceği düşünülür. Bu yüzden de anne-baba ses tonuna fazla dikkat etmeyebilir. Oysa çocuklar kullanılan kelimelerin anlamını bilmese de yaşanılan gerginliği hisseder. Ortamın enerjisini algılar. Hatta bazen uyku problemleri yaşanır. Beslenmek istemeyebilirler. Gelişim düzenleri bozulabilir. Bütün bunlar evdeki gerginliğin bebekler tarafından algılandığını gösterir. Çünkü bebekler yaşanan çatışmalardan etkilendiklerini fizyolojik tepkilerle gösterir.
3-6 yaş dönemi: Okul öncesindeki çocukluk döneminde yaşanan çatışmalara şahit olmak, “Ben yaramazlık yaptığım için…” şeklinde düşünmelerine sebep olur. Eğer çocuğun yanında tartışıp duygusal onarım yapılmazsa çocuk bu tartışmanın yükünü üzerine alabilir. Vereceği tepkiler de yine kendi üzerinden olur:
· Altını ıslatabilir.
· Kekemelik görülebilir.
· Aşırı sessiz kalma olabilir.
· Anne veya babaya yapışma olabilir.
· Daha saldırgan oyunlar oynamaya başlar.
· Hayali arkadaş edinebilir.
7-12 yaş dönemi: İlkokul çağındaki bir çocuk artık bütün diyalogu anlar. Kavganın içeriğini bilir. Çocukta oluşacak his güvensizliktir. Bu durumdan dolayı ya iki tarafı da suçlar ya da anne veya babasını kötü olarak görür. Doğrudan tepkisini gösteremese de hayatı olumsuz etkilenir:
· Okul başarısında düşüş gözlemlenebilir.
· Dikkat dağınıklığı yaşanabilir.
· Akranlarına öfkeli davranabilir.
· İçine kapanıklık gelişebilir.
13-18 yaş dönemi: Ergenlik, artık olup biten her şeyi daha mantıksal bir şekilde yorumlayabilme dönemidir. Ama henüz çatışmaların duygusal yüküyle başa çıkacak kadar güçlü değillerdir. Bu yüzden de ya kavga ortamından kaçmak isterler ya da taraf olurlar.
Çocukluk döneminin sonuna gelmiş olsalar da aldıkları ilişki modeli onların gelecekteki bağ kurma tarzlarının temelini oluşturur. Çünkü sevgi ile öfke karışımı bir iletişime şahit olarak büyüyen bir çocuk, bunun normal bir ilişki biçimi olduğunu düşünecektir. Ayrıca evdeki güvensiz ortamın onun üzerindeki etkileri şöyle olabilir:
· Depresif ruh hali olabilir.
· Sigara, alkol gibi alışkanlıklar edinebilir.
· Aileden iyice uzaklaşabilir.
· Otoriteye başkaldırı görülebilir.
18 yaş ve üzeri dönemde: Artık genç yetişkinlik dönemine geçiş süreci başlamıştır. Bu yaşta “Ben nasıl bir ailede büyüdüm?” sorusunu sorarak genç kendini sorgular. Sürekli çatışma içinde kaldığı için ya hesaplaşmak ister ya da uzaklaşmayı seçer.
· Bireyselleşir.
· Kendi ilişkilerinde bağlanma sorunları yaşayabilir.
Çocuklukta yaşanan kırılmalarla yüzleşmek bu dönemde önemlidir. Çünkü birey olarak kendini anlama ve anlamlandırma çabası, onun yetişkinlik sürecindeki ilişkilerini etkiler.
Çocuklar yaşları ne olursa olsun evdeki sevgi, güven ve sağlıklı iletişim ortamına ihtiyaç duyar. Çünkü her yaşın kendine göre belirtileri ve kırılganlıkları vardır.
Kavga Kaçınılmazsa Nasıl Çözüm Bulunmalı?
Elbette, her çiftin sorunları olabilir. Sorunsuz bir hayat düşünülemez zaten. Ama buradaki kritik nokta, sorunları nasıl yönettiğimizdir. Çocukları olumsuz etkileyen şey, kavganın varlığı değil; bu süreçte kendilerini güvende hissedememeleridir. Bunun için bazı durumlara özen göstermek çocukları koruyacaktır:
· Tartışmanın ardından ortamı onaran konuşmalar yapın: Özellikle kavgaya tanık olan okul öncesi yaş grubunun kendisini suçlu hissetmemesi için “Senin yüzünden olmadı” demek kıymetlidir. Çünkü bu dönemde her şeyi kendileri üzerinden ilişkilendirirler. “Bazen yetişkinler de anlaşamayabilir. Bunun seninle bir ilgisi yok” diyerek çocuğu rahatlamak önemlidir.
· Tartışmanın ardından olumlu davranışlar gösterin: Çocuğun tartışma sonrası tekrar güven ortamında olduğunu görmeye ihtiyacı var. Tartışmayı uzatmadan sonlandırmak; konu tatlıya bağlanmasa bile olduğu yerde bırakmak ve normal iletişime geçmek, evdeki atmosferi rahatlatır.
· Çocuklara taraf tutturmayın: Çocuklara yük olan durumlardan biri, bir ebeveyni tercih etmesini istemektir. “Baban hep böyle işte, değil mi?” diye sorulan bir soru, çocukları taraf seçmeye zorlar. Kimin haklı olduğuna çocuklar karar veremediği gibi, arabuluculuk rolünü de üstlenmemelidir.
· Sorunları çözerek model olun: Çocukların yanında tartıştığınızda tartışmayı çözerek sonlandırmak, çocuklar için problem çözme becerisi kazandıracaktır. “Anlaşamasak da konuşabiliyoruz” mesajı çocuğun gelecekteki iletişim becerisini de olumlu etkileyecektir.
· Tartışmanın ardından özür dileyin. Eşinizle empati kurduğunuzu gösteren ifadeler kullanın.
· Eğer kavgalar sık sık oluyorsa ve evde sürekli bir gerginlik havası hâkimse kriz anlarını daha iyi yönetebilme becerisi kazanmak için destek almak hem anne-baba hem de çocuk psikolojisi için iyi olacaktır.
Çocukları İlişkinin Atmosferi Geliştirir
Kavga hayatın doğal bir parçasıdır ancak kavganın yönetim biçimi çocuğun hayatında iz bırakır. Çünkü çocuklar kayıt cihazı gibidir. Evdeki her duygu ve davranışı kaydederler. Anne-babanın iletişim dili, sürekli bağırma, suçlama üzerineyse çocuk iletişim kurmak için bu dili kullanmayı öğrenir. Bazı çocuklar görünür olmak için bağırmanın etkili olduğunu öğrenir. Bazıları ise sorun çıkmasın diye susmayı tercih eder.
Sürekli kavganın olduğu bir evde çocuk, sevginin öfkeye karıştığına şahit olur. Böylece sevginin koşullu bir duygu olduğunu sanmaya başlar. Duygusal güven ortamı duygusal istikrarla sağlanır. Bu da ancak saygılı bir iletişim kültürüyle mümkün olur.
Kısacası; anne-babalar farkında olmadan kendi ilişki biçimiyle çocuklarına ileride nasıl bir iletişim dili kullanacaklarını öğretir.
Çocukları Değil, Kendimizi de Büyütüyoruz
Ebeveyn olmak sadece çocukların yetişmesi için bir zemin hazırlamak değildir. Yalnızca onları beslemek, oyuncaklarını seçmek, okuyacakları kitaplarda rehberlik etmek değildir. Ebeveynlik bir çocuğa eşlik ederek bir ömrü beraber yürümektir.
Çocuklarımızla güvenli bir bağ kurmak istiyorsak, önce kendi iç çatışmalarımızla yüzleşmeli ve iletişimimizi iyileştirmeliyiz. Unutmayalım, çocuklar en çok ne söylediğimizi değil; nasıl yaşadığımızı örnek alır. Bu yüzden ebeveynlik aynı zamanda kendini tanıma yolculuğudur. Bu yolculukta kendimizle, eşimizle olan ilişkimiz de çocukların nasıl bireyler olacaklarını doğrudan etkiler.
Çocuklarımızın gözünden dünyayı izlerken, aslında kendi iç dünyamızı da yeniden inşa ederiz. O yüzden şu soruyu sormakla başlayabiliriz:
“Sevdiğim insanla nasıl bir iletişim kuruyorum?”