Meslekler dönüşüyor. İletişim kurma biçimleri farklılaşıyor. Yapay zekâ hayatımıza giriyor. Robotlar artık kapımızda…
Değişimle Başa Çıkabiliyor muyuz?
Böyle bir çağda anne-baba olmak, yalnızca çocuk yetiştirmek değil; aynı zamanda hiç tanımadığımız bir dünyayı da öğrenmek anlamına geliyor. Bir yandan çocuklarımızı henüz bizim bile hazır olmadığımız bir geleceğe hazırlıyoruz. Diğer yandan o geleceğin içinde kaybolmamak için kendi pusulamızı arıyoruz.
Peki, bu kadar belirsizliğin içinde anne babalık nasıl yapılabilir?
Yasakçı Olmadan, Rehberlik Eden Dijital Ebeveynlik
Bugünün anne babaları dijital çağa sonradan dâhil oldular. Biz bu sistemin yabancısıyız; çocuklarımız ise bu çağa âdeta yerli. Onlar dokunarak, kaydırarak, hızla değişen bir ekranda büyüyor. Biz ise ankesörlü telefon döneminden geliyoruz.
Bu nedenle çoğu anne baba teknoloji karşısında kendini yetersiz hissediyor. Aile içi iletişimin zorlanması ise bu durumda kaçınılmaz oluyor. Sürekli sınır koymaya çalışmak çocuğu da aileyi de ciddi anlamda zorluyor. Ekran süresi, sosyal medya bağımlılığı, çevrimiçi oyunlar derken hep aynı soru soruluyor:
“Neyi, nasıl ve ne kadar kontrol edeyim?”
Bu soru çok güzel; ama dijital ebeveynlik kontrol etmekten çok anlamaya yönelik bir gayret gerektiriyor. Çünkü yasakladıkça çocuğa daha fazla cazip geliyor. Kısıtlandıkça çocuğun merakı daha fazla artıyor. Kendini engellenmiş hissettikçe daha fazla erişmek istiyor.
O yüzden bugünün ihtiyacı yasakçılık değil; dijital rehberlik.
· Çocuk neyi, ne kadar izliyor?
· Siber zorbalık hakkında bilgisi var mı?
· Evde güvenli internet alanı oluşturuldu mu?
· Ekran bağımlılığı konusunda bilgisi var mı?
· Sosyal medyanın zihni ve duyguları nasıl etkilediğine dair farkındalığı gelişti mi?
Bu sorulara verdiğimiz cevaplar rehberlik için edinmemiz gereken becerilerin yönünü de ortaya çıkarıyor. Çünkü hayatımıza giren yeni teknolojik kavramlar ve uygulamalar içindeki riskleri yönetme becerisi kazanmak gerekiyor. Yani bu çağda yasakçılık işe yaramıyor, ama rehber olarak gençleri, çocukları anlayan bir yerden bakmak ilk adım olarak karşımızda duruyor.
Yeni Tutumlar Geliştirmek Zor mu?
Bu dünyanın getirdiği belirsizlik anne-babaları daha fazla koruyucu yapıyor, daha fazla kaygılandırıyor. Çünkü risk çok. Dünya hızlı değişiyor. Üstelik bu değişimi kontrol etmek de mümkün değil. Ancak bu noktada önemli bir unsur var. Çocukları kaygıyla korumak mümkün değil; ama ilişki kurarak koruyabiliriz. Ne yapılabilir?
· Sınırlar belirlenir.
· Doğru kaynaklara yönlendirilebilir.
· Yakından takip edilebilir.
· Rehberlik yapılabilir.
Anne babanın çocuğu daha çok yakından takip etmesi gerekiyor. Çocuğun kendi becerilerini yönetmesine izin vermek, destekleyerek ve rehberlik odaklı bir yapı ile daha etkili sonuç alınır. Aksini zaten çocuklar da istemiyor.
Çocukları geleceğe hazırlayacaksak hızla değişen şartlara yetişkinlerin de uyum sağlaması ve değişimle başa çıkabilecek yetenekleri öğrenmesi gerekiyor. Dijital okur yazarlık nasıl olur? Çocukların ilgi alanları nasıl yönlendirilebilir? Bu ve benzeri konularda becerileri güçlendirmek çocukların açık iletişim becerilerini de geliştiriyor.
Zaten amaç çocukların birey olarak güçlenerek yetişebilmesini sağlayabilmek!
Anne babalar mükemmel olmak zorunda değil; ama zamanın getirisini iyi okumak gibi bir sorumlulukları var. Artık “Ben bilirim” bir ortak öğrenme alanına dönüşmüş durumda. Çünkü geçmiş bazı tecrübeler, yeni gelişimleri okumaya yetmeyebiliyor. Çoğumuz “Ben bilirim” anlayışıyla büyüdük. Ama bugün çocuklar öyle bir çağdaki:
· Bilgiyi bir tıkla öğrenebiliyorlar.
· Soru sormaktan çekinmiyorlar.
· Haklarını biliyorlar.
Bu da anne baba rehberliğinde yeni bir denge gerektiriyor. Eşlikçilik. Eskiden ebeveynliğin temeli “Ben sana yol gösteririm” anlayışıyken bugün bu anlayış yerini “Sana eşlik ediyorum” tutumuna bırakıyor. Yine de zamansız değerlerimiz var:
· Sorumluluk bilinci
· Empati
· Vicdanı doğru beslemek
· Kaliteli zamanları artırarak bağı güçlü tutmak
Bunlar hangi çağda olursak olalım değişmeyen değerler. O yüzden yaşamın temel etik değerlerini korumak ve aktarmak bizim elimizde. Çünkü insan hâlâ insan!
Eğitim Dönüşüyor, Ezber Yetmiyor
Bugünün eğitim sistemi ezbercilikten çıkıyor. Dersler daha fazla eleştirel düşünmeye ve disiplinler arası bakış açısı kazanmaya yönelik şekilde işleniyor. Yeni sistemin öğrencilerden beklediği beceriler bizimkinden çok farklı:
· Eleştirel düşünebilme
· Soru sorabilme
· Keşfetme
· Deneyimleyebilme
· Yeni bir şey ortaya çıkarabilme
Eskisi gibi artık bir meslek öğrenilip ömür boyu yapılamıyor. Yeni alanlar doğuyor, eskiler kayboluyor. O yüzden artık çocuklara balık tutmayı öğretmek bir zorunluluk.
Tüm bu dönüşüm içinde anne-babaların görevi çocuklara hedef dayatmak değil; esneklik kazandırmaktır. Eğer ne hissettiklerini, neye yatkın olduklarını keşfetmelerine izin verirsek hem kendilerini tanırlar hem de daha hızlı uyum sağlarlar.
Zaten geçmişte meslek listesi ile okuyanların birçoğu kendilerini tanıdıkça yıllar içinde yaptıkları işi değiştiriyor, yeni alanlara yöneliyor. Bunu deneyimleyen bir nesil olarak gençlere hedef kazandırırken önce kendilerini keşfetmelerine izin vermenin ne kadar değerli olduğunu görüyoruz.
İnsanın Temel İhtiyacı: Anlam Bulmak
Modern çağın en büyük boşluğu aslında anlamsızlık. Victor Frankl’ın dediği gibi, insanın en temel ihtiyacı anlam bulma arzusu. Çocuklarımız ne kadar bilgiye sahip olursa olsun, eğer anlamı bulamazlarsa:
· Hedef koymakta zorlanırlar.
· İçsel olarak tatmin olmazlar.
· Motivasyon kaybı yaşarlar.
Anne babaların rehberliği burada başlar. Çocuklara sunduklarımızla değil de yaratılış amacını bulmaya yönelik olarak ne istediğini bulmasına izin verirsek o zaman hayata anlam katabilirler. Çünkü o zaman kendilerinden daha büyük bir amaç için yaşamaya adım atabilirler.
İnsanın kendi değerini keşfetmesi, hayattaki en önemli motivasyon kaynağıdır. Yoksa zaten soru sorulmasına izin verilen çocuklar gayet meraklılar. Meraklarının peşine düşüp soruların cevaplarını bulabilecekleri güvenilir kaynak da çok. Önemli olan o kaynakları bulmalarına öncülük edebilmek.
Değişim ve Değerler Arasındaki Dengeyi Tutturabilir miyiz?
Evet, bu yüzyılda anne baba olmak gerçekten kolay değil. Ama bizi ayakta tutacak olan sahip olduğumuz ulvi değerlerin sağlamlığıdır. Çocuklar ekranla büyüyor olabilir. Ama hâlâ bizim bakışımıza, sohbetimize ve şefkatli dokunuşumuza ihtiyaçları var.
Bizim onlara sunduğumuz değerler onların geleceği nasıl okuyacaklarını belirleyecek. İşte bu yüzden dijital çağda ebeveyn olmak dönüşüm değil; bir eşlikçilik, bir yolculuk!