Bu yaz Türkiye genelinde yağış miktarı çok azaldı. Özellikle İstanbul’daki baraj doluluk oranları, ciddi anlamda düşüş gösteriyor. Her sene benzer haberleri okuyoruz. Bu bilgiler bizi de ister istemez düşündürüyor. Artık su kıtlığı uzak bir ihtimal olmaktan çıkıyor. Felaket tellallığı yerine; bize düşen ne, onu konuşalım! Biz ne yapabiliriz?
Musluktaki Her Bir Damla Çok Değerli
Her yaz yağmur yağışı azaldığında aynı haberleri duyuyoruz. Barajlardaki su seviyesi düşmeye başlıyor. Sonra mevsim değişmeye başlayınca yağan yağmurlarla beraber barajlardaki doluluk oranı artıyor. Her yıl bu zamanlarda aynı döngüyü yaşıyoruz. Biraz endişelenip mevsim normallerine dönünce de eski hayatımıza devam ediyoruz
Oysa su tüketimi hızla devam ediyor. Kimi zaman bozuk musluklardan akan su damlaları bile ciddi miktarda su israfına yol açıyor. Saniyede bir damla demek, günde ortalama 20 litre su israfı anlamına geliyor. Bu da aylığa vurduğumuzda 600 litrenin boşa gittiğini gösteriyor.
Küçük bir arıza, bazen büyük bir zarara sebep olabiliyor. Aslında çok basit bir conta ile değişim yapabilecekken hem fatura yükü artıyor hem de su israfı oluyor. Gereksiz yere akan bu damlalar enerji tüketimini arttırıyor. Çevresel zararlara yol açıyor. Özellikle kuraklık zamanlarında kaynakların hızla tükenmesine sebep oluyor. Ekolojik zararlar da cabası.
Yıl boyunca tamir edilmeyen bir musluk, yaklaşık 7000 litre su kaybı demek. Yani bir kişinin birkaç aylık su ihtiyacı anlamına gelen bu rakam, büyük bir kaybı gösteriyor. Peki ya açık bırakılan musluklar? Bir de temizlik için elde yıkanan halılar, mutfakta bulaşık akıtmak için kullanılan su, duş yaparken dakikalarca boşa giden sular… Bir de bu damlaları düşünün!
Bir yerde yanlış yapıyoruz. Su bilinci olmazsa kaynaklarımız hiç tükenmeyecek gibi kullanmaya devam ediyoruz. Su, sınırsız bir kaynak değil. Üstelik o musluktan akan su, öylesine gelmiyor. Aslında evimize ulaşan o her bir damla bize barajlardan geliyor, belki yer altı kaynağından ulaşıyor. Bunun için büyük bir altyapı, büyük bir enerji kullanılıyor. Farkında olmadan dakikalarca musluğu açıp elimizi yıkadığımız o su, kilometrelerce öteden, bin bir zahmetle bize ulaşıyor.
Su, Hayat Demektir
Su hayattır; aslında hepimiz bunu biliyoruz. Su olmadan yaşamımızın nasıl aksayacağını suya ulaşmakta zorlanan ülkeleri gördüğümüzde daha iyi anlıyoruz. Mesela Afrika halk sağlığını tehdit eden en büyük sorun temiz içme suyuna erişmenin yetersizliğidir. Temiz olmayan su kaynakları kolera, tifo gibi hastalıkların yayılmasına, hatta hijyen eksikliği yüzünden onlarca çocuğun ölümüne sebep oluyor.
Biz ise ancak haberlerde tasarruf çağrısı olursa fark ediyoruz. Oysa su tasarrufu sadece kriz anlarında yapılmaz; bu bizim sorumluluğumuz. Tam 1400 yıl önceden uyarı var bize:
“Biriniz nehir kenarında abdest alıyor olsa bile suyu israf etmesin!”
Peygamberimizin bu öğüdü, bol su bulunan bir yerde bile suyu doğru ve dikkatli kullanmanın önemini vurguluyor.
Su, yaşam için olmazsa olmazdır. Düşünün ki vücudumuzun yüzde 60’ı sudan oluşuyor ve içtiğimiz bir sıvı olmanın ötesinde, hayatımızın temelidir.
· Tüm canlılar su ile yaşar.
· Vücudumuzun organları su ile sağlıklı çalışır.
· Besin yetişmez.
· Temizlik sağlanmaz.
· Üretim durur.
· Tarım ve sanayide olmazsa olmazdır.
Kısacası hayatın her alanı suya muhtaçtır. Eğer kuraklık olursa veya kıtlık yaşanırsa insan hayatı, tehdit altında kalır. Küçük bir fincan kahve için bile 140 litre su kullanıldığını düşünürsek yetiştirilen her bir ürün için ne kadar suya ihtiyaç olduğunu varın hesaplayın. Tarımdan tekstile kadar her şeyin ardında gizli su tüketimi var. Biz sadece muslukları açtığımızda suyu kullanmış olmuyoruz, aldığımız her ürünle beraber de o su kullanımında payımız oluyor.
Su Tasarrufu İçin Biz Ne Yapabiliriz?
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü 2025 yılında su ile ilgili sıkıntı yaşayan ülkelerin oranını açıkladı: % 34. Su kıtlığı yaşayan ülkeler ise yüzde 15’e yükselebilir. Öyleyse mucize beklemeye gerek yok. Herkes üzerine düşen sorumluluğu alabilir. Küçük gibi görünen adımlar, etkili sonuçlar verebilir:
· Diş fırçalarken musluğu kapalı tutmak,
· Duş süresini kısaltmak,
· Elleri sabunlarken musluğu kapalı tutmak,
· Tasarruflu rezervuar tercih etmek,
· Meyve ve sebzeleri su dolu bir kapta bekleterek yıkamak,
· Bulaşık ve çamaşır makinesini tam dolduğunda çalıştırmak,
· Makineleri su tasarrufu yüksek olanlardan seçmek,
· Bozuk musluğu tamir ettirmek,
· Bahçeyi sularken sensör veya zamanlayıcı kullanmak,
· Küçük bir alanı sularken sabah veyahut akşam saatlerinde sulamak,
· Arabayı bir kova suyla yıkamak…
Bu yapacaklarımız gerçekten büyük bir fark oluşturur mu?
Evet! Çünkü milyonlarla beraber aynı bilinci benimsersek etki büyük olur. Bu adımları ve daha fazlasını çocuklarımıza da aşılayabilirsek su bilinci kazanmış olurlar.
Su Bilinci Kazanmak: Gelecek Nesillere En Büyük Miras
Sürdürülebilir su politikalarının yanı sıra küçük yaşlardan itibaren su kaynaklarının bilinçli kullanımını öğrenen biri, yetişkin olduğunda da aynı alışkanlığa devam edecektir. O yüzden bu bilincin küçük yaşlardan itibaren kazanılması son derece çok önemlidir. Peki, bunun için ne yapabiliriz?
· “Benim davranışım, bütün dünyayı etkiler” anlayışıyla çocuklarda empati oluşur. Böylece çevresine ve kâinata karşı daha fazla duyarlılık kazanır.
· Su döngüsü ile ilgili eğlenceli etkinlikler yapılabilir.
· Bununla ilgili hazırlanan çizgi filmler var. Onları izlerken konu üzerinde konuşulabilir.
· Kendi kullanımınızı öne çıkararak lavaboda kapattığınız muslukla, sebzeleri yıkarken gösterdiğiniz özenle sizi örnek almalarına yardımcı olursunuz.
· Okullarda yapılan proje ve afiş çalışmaları da etkilidir.
· Çocuklar suyun nasıl musluklarımıza geldiğini bilirse suyun kıymetini daha iyi kavrar.
· Baraj hatta gölet gezileri düzenlenebilir.
· “Su neden önemli?” gibi sorularla da düşünmesini sağlayabilirsiniz.
Bugün bu alışkanlıkları edinmesi, çocuğun kâinatı evi gibi görmesini de sağlar. Çünkü biz o içinde yaşadığımız kâinatın bir parçasıyız. Ona saygı göstererek onu koruyabiliriz.
Su İsrafı, Alışkanlık Olmasın!
Giydiğimiz bir tişört için bile 2500 litre su harcanıyor. Ta tarladan toplanan pamuktan mağazaya gelene kadar geçen süre için bu kadar su kullanılıyor. Elbette, bizim dışımızda değişmesi gereken pek çok şey var. Su kıtlığı için yapılan yatırımlar, altyapı çalışmaları çok önemli. Ama birey olarak “Benim yapacak bir şeyim yok” demek de işin kolayına kaçmak olur.
Evet, bu yaz yine kurak geçti. Yine bizim duamız yağmurların yağması ve barajların dolması için olacak. Bu dualarımızı davranışlarımızla da destekleyelim. Günlük yaşantımızda israf yerine tasarrufu tercih edelim. Bu, sadece bir görev değil; aynı zamanda bir yaşam biçimi olsun.