Ebeveynlerin Derdi: Çocuklar Neden Yemek Yemez?

Bir çocuğun büyüme yolculuğunda aileleri en çok zorlayan konuların başında uyku düzeni, okul disiplini ve yemek alışkanlıkları gelir. Özellikle yemek konusu, neredeyse her evde benzer sahnelerle karşımıza çıkar: Tabağına kuşkuyla bakan çocuklar, “Peynir varsa sofraya oturmam” diyenler, zeytine burun kıvıranlar, domatese elini bile sürmeyenler…

Anne babalar için çok tanıdık olan bu durum, akıllarda hep aynı soruyu uyandırır:

“Neden yemek yemiyor?”

Gerçekten çocuklar sırf inat için mi yemek yemez? Yoksa işin arkasında daha derin, duygusal ya da biyolojik sebepler mi vardır?

Çocuk ve Yemek İlişkisi Nasıl Başlıyor?

Çocuk ve yemek ilişkisi daha doğmadan başlıyor. Araştırmalar annenin yediği yiyeceklerin aromalarının bebeğe geçtiğini ortaya koyuyor. Mesela hamilelikte sık sık havuç suyu içen bir annenin bebeği, ek gıdaya geçtiğinde havuç aromalı mamayı daha kolay kabul edebiliyor.

Aynı şekilde emzirme döneminde de annenin beslenme alışkanlıkları önem kazanıyor. Anne sütüne geçen tatlar, bebeğin farklı aromalara erken aşinalık kazanmasına sebep oluyor. Yani hamilelikten itibaren annenin yediği gıdalar, çocuğun damak zevkine katkı sunuyor. Ama bu tek başına yeterli değil. Gözlemler ve araştırmalar, pek çok unsurun bebeğin tat toleransını etkilediğini gösteriyor.

Elbette burada genetik faktörlerin ve kültürel alışkanlıkların da etkisi büyük. Yani çocukların yemekle ilişkisi sadece damak tadı meselesi değil. Çocukların yemek yememesi başka pek çok unsura da bağlı olarak değişiyor:

· Çocuğa sunulan yemek çeşitliliği,

· Sunum şekli,

· Ailedeki model alma,

· Tekrar tekrar sunarak denemesi için fırsat tanımak gibi faktörler de çok önemli.

Sofrada Güven Ortamı İçin Satter Yaklaşımı

Amerikalı beslenme uzmanı Ellyn Satter aile ile çocuk arasındaki çatışmaları önlemede pratik bir bakış açısı sunuyor. Onun yaklaşımının iki temeli var:

· Aile, çocuğun ne zaman, ne yiyeceğini belirler.

· Çocuk ise ne kadar yiyeceğine kendisi karar verir.

Satter’in yönteminin amacı sağlıklı beslenme alışkanlığının gelişebilmesi. Bunun için de çocuğun zorlanmadan ve suçlanmadan yemek yiyebilmesi önemli. Bu yönteme göre çocuğun yemekle bir güç savaşı içinde olması zararlı. Bu yüzden sofrada baskı ve stres yerine güven ortamı oluşmasının önemine değiniyor. Çünkü yemek yemek zorunlulukla değil; doğal bir ihtiyaç olarak karşılanmalıdır.

Çocuğun yemekle kurduğu ilişki aslında anne-baba ile kurduğu bağın da bir yansımasıdır. Sofrada güvenli ve huzurlu bir ortam varsa çocuk yemek yemeye daha yatkın olur. O sebeple yemek zamanı bir savaş alanı değil; bir sohbet alanı olmalı.

Nitekim araştırmalar da bunu destekliyor: Aileleriyle birlikte sofraya oturup sohbet eden çocukların, yalnız yemek yiyenlere göre yüzde 35 daha fazla sebze ve meyve yediği gözlenmiştir.

Yemek Saatleri Neden Düzenlenmeli?

Beslenme saatlerinin düzenli olması, çocuğun iştahını doğrudan etkiliyor. Hepimiz biliyoruz ki düzensiz sofralar çocuklarda iştahsızlığa yol açabiliyor. Araştırmalar; düzenli saatlerde yemek yiyen çocukların, öğünlerini atlayanlara göre daha dengeli beslendiğini ortaya koyuyor.

Uzmanlar düzensiz öğünlerin çocukların iştah dengesini ve beslenme alışkanlığını bozduğunu söylüyor. Araştırmalar da ailece aynı sofraya oturmanın çocukların yemek yeme davranışlarını olumlu yönde etkilediğini gösteriyor. Journal of Pediatrics’te yayımlanan bir çalışmada, düzenli aile yemekleri olan çocukların sağlıksız atıştırmalıklara daha az yöneldiği kanıtlanmış.

Günümüzde çocukların çoğunun telefon ya da televizyon karşısında yemek yediğini gözlemliyoruz. Bazen de çocuk oyun oynamaya devam ederken, anne elinde tabak ve kaşıkla ona bir şeyler yedirmeye çalışıyor. Beslenme uzmanları, çocuğun açlığını fark edebilmesi için yemek saatlerinin belli bir rutine oturtulması gerektiğini vurguluyor. Bunun için de üç unsura özellikle dikkat etmek gerekiyor:

· Ana öğünler her gün aynı saatlerde olmalı.

· Çocukların televizyon karşısında ya da oyun oynarken yemek yememesi sağlanmalı.

· Ara öğünler aşırıya kaçmadan açlık-tokluk dengesini desteklemeli.

Kısacası, çocukların yemek yeme zamanı düzenli olursa yemek onlar için stres değil; bir rutin haline gelir.

Çocuklara Zorla Yemek Yedirmenin Zararları Var mı?

Anne babaların en çok üzerinde durduğu konulardan biri de yemek miktarıdır. “Acaba az mı yedi?” diye endişelenen pek çok aile kimi zaman çocuğu yetişkin porsiyonu yemeğe zorluyor. Oysa “Çocuklar ne kadar yemeli?” sorusunun cevabı her çocuğun yapısına göre değişiyor. Bu yapıyı etkileyen değişkenler de boy, kilo ve gelişim süreci.

O yüzden de çocuklar yaşa göre alınması gereken kalori ve kilo çizelgesine bakarak değerlendiriliyor. Uzmanlar, çocukların tabağını bitirmesine odaklanmıyor. Büyüme eğrisine bakarak o eğrinin normal seyretmesine önem veriyor. Eğer kilo ve boy düzenli olarak gelişiyorsa çocuklarda iştahsızlık üzerinde aşırı kaygılanmamayı öneriyor.

Oysaki ailelerin en sık düştüğü hata bu nokta oluyor. “Hadi bir kaşık daha ye”, “Benim için ye”, “Beni seviyorsan ye” diyerek çocuklara zorla yemek yedirilmeye çalışılıyor. Bu aslına bakılırsa kısa vadede iş görüyor. Ama uzun vadede değil.

Burada önemli olan, çocuğun sağlıklı beslenme için dengeli bir şekilde yemek yemesi. Uzmanların yaptığı çalışmalar endişe ve kaygılarla zorla yemek yedirilen çocukların ilerleyen yıllarda daha fazla yeme bozuklukları, hatta kilo kontrolü problemleri yaşadığını gösteriyor. Zorla yemek yedirmenin diğer zararları da şöyle sıralanıyor:

· Çocuğun kendi açlık-tokluk dengesini dinlemesini engeller.

· Beslenme saatlerini stresli bir hale getirir.

· Yemeğin keyif değil, baskı aracı olarak algılanmasına yol açar.

“Çocuklar ne kadar yemeli?” sorusunun cevabı; yaşa, boy ve kilo dengesine ve hareket düzeyine göre değişir. Bu yüzden her çocuğun porsiyonunu standartlaştırmak doğru değildir. Aynı yaşta iki çocuğun iştahı ve enerji ihtiyacı birbirinden farklı olabilir.

Yemek Seçen Çocuklara Nasıl Yaklaşılmalı?

Her çocuk farklıdır. Bazılarının damak tadı genetik olarak daha hassastır, bazıları ise yemek reddini duygusal bir mesaj olarak kullanabilir. 2024’te yapılan bir araştırma, yeme seçiciliğinde genetik bileşenlerin etkili olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, anne babaların elinden bir şey gelmeyeceği anlamına gelmez. Ama biraz sabırlı olmak ve doğru yaklaşımı bulmak önemlidir.

Yemek seçen çocuklar zorlanmaktan hoşlanmaz. Beslenme uzmanlarının tavsiye ettiği pratik birkaç uygulama yol gösterici olabilir. Bu basit ama etkili adımlar, çocuğun yemekle olumlu bir ilişki kurmasına yardımcı olabilir:

· Yemek saatlerini sabit tutun.

· Yeni yiyecekleri renkli tabaklar, minik sunumlarla cazip hale getirin.

· Çocuğu mutfağa dâhil edin. Sebze yıkamak veya masayı kurmak gibi görevler verin.

· Daha az porsiyonlar verin.

· “Bitir” baskısı olmadan sofraya otursun.

· Sofrayı sohbet alanı haline getirin.

· Yemekten önce fazla sıvı vermekten kaçının.

· Uyku düzenine dikkat edin; çünkü uykusuzluk çocuk çoğu zaman iştahsızlığı beraberinde getirir.