Kaba Bir Dünyada Saygılı Çocuk Yetiştirmek Mümkün mü?

Son yıllarda nezaketsizliğin, kaba sözlerin ve sert tartışmaların hayatımızın doğal bir parçası haline geldiğini görüyoruz. Özellikle trafikte, sokak ortasında, markette, okulda ve iş yerinde anlayış çoğu zaman geri planda kalıyor. Gün geçmiyor ki akla hayale gelmeyecek sebeplerle şiddet veya anlaşmazlıklar yaşanıyor; canlar kaybediliyor.

Bugünlerde saygı, en fazla ihmal edilen değerlerin başında geliyor. Böyle bir ortamda anne babalar da ister istemez endişeleniyor. Çocuklarımız için ne yapabiliriz? Böylesi kaba bir dünyada saygıyı nasıl yaşatabiliriz?

Saygı Kültürü Nasıl Değişti?

Bizim nesil itaat kültürü ile büyüdü. Büyüklerin sözü tartışılmazdı. Büyükler ne derse yapılırdı. Bizim nesil çoğunlukla anne-babasının sözünü sorgulamadan yerine getirirdi. Ancak günümüzde saygı kültürü farklı bir boyut kazandı. Eskiden aile hiyerarşisi çok netti. Otoriteye dayalıydı. Bu yüzden de çocuklar sorgulamadan her şeyi kabul ederdi. Şimdiyse evlerimizde daha özgürlükçü bir model hâkim. Ama bu iki değişimi zaman içinde doğru yönetmek her zaman kolay olmuyor.

Bugün ise itaatin azalması, umursamazlık ve aşırı bireyselcilik eğilimlerini beraberinde getiriyor. Özellikle genç kuşaklar kendi ihtiyaçlarını merkeze aldıkça başkalarının haklarını görmezden gelebiliyor. Tabii bunda dizilerdeki rol modellerin kaba davranışları normalleştirmesi de başta geliyor. Sosyal medyada alaycılığın, küçümsemenin ve hakaretin sıradan görülmesi de ne yazık ki saygının çoğu zaman önemsiz bir değer olarak algılanmasına neden oluyor.

Zaten yoğun iş temposu bir yandan hayatın stresi, buna teknoloji bağımlılığı da eklenince karşımızdakini dinlemek, hatta empati kurmak daha da zorlaşıyor. Bu nedenle saygı, en az değer verilen erdemlerden biri haline geliyor.

Oysa saygı, bireyselliğin gölgesinde kalmamalı. Hem kendi düşüncesini özgürce ifade eden hem de başkalarına karşı saygılı bireyler yetiştirmek için bilinçli çaba göstermeliyiz.

Saygılı Çocuk Ne Demek?

Saygıdan ne anladığımızı kendimize bir soralım. Aslında saygı, karşısındakini değerli görmek ve onun haklarını gözetebilmektir. Bizim kültürümüzde ise saygılı çocuk dendiğinde genellikle her söyleneni eksiksiz yerine getiren çocuk akla gelir. Bu anlayışta, “Sus” ve “Dinle” hâkimdir. Oysa saygılı olmak, kendini ifade ederken başkalarının haklarını da gözetmek demektir.

Büyüklerin sözünü kesmemek, sofrada adabıyla oturmak, yaşlıya yer vermek, komşuyla karşılaştığında “Kolay gelsin” deyip yardımcı olmak saygı davranışlarına en güzel örneklerdendir. Ancak bu, her söylenenin koşulsuz yapılacağı anlamına da gelmez. Doğan Cüceloğlu’nun İçimizdeki Çocuk kitabında söylediği gibi: “Kendini sevmeyen insan, başkasını da sevemez.” Saygı da aslında biraz böyle. Kendine saygısı olmayan kişi, başkasına karşı da saygılı davranamaz. Tam bu noktada dengeyi kurmak çok önemli.

Peki, saygılı çocuk yetiştirmek için nasıl bir denge kurulabilir?

Saygılı çocuk yetiştirmenin püf noktası, özgürlük ve sorumluluk dengesini kurabilmektir. Çocuklara seçim hakkı vermek, onlara özgürlük alanı tanır. Ama buradaki kritik nokta, sorumluluğun da aynı oranda verilmesidir. Mesela:

· “Bugün odanı toplamak istemiyorsan sorun değil, ama dağınıklık içinde ders çalışacak veya oyun oynamak zorunda kalacaksın!”

· “Ders çalışmak istemiyorsan sen bilirsin ama neden ödevini yapmadığını öğretmenine sen izah etmek durumunda kalacaksın.”

Daha net açıklayacak olursak; anne çocuğa “Yemeğini bitir” dediğinde çocuk itaat kültürü içinde istemese de zorla yer. Sadece uyarıya uyar. Ama anne “Yemeğini yemen sağlığın için önemli” dediğinde çocuk da “Şimdi doydum ama birazdan yiyebilirim” diyebiliyorsa kendini de önemser annesinin sözünü de dikkate almış olur. Böylece çocuk, davranışının sonucunu gördükçe seçimlerinin sorumluluğunu öğrenir.

Bizim dönemimizde itaat vardı; sadece yapılırdı. Günümüzde ise çocuk kendi kararını verirken başkasının haklarını da dikkate almayı öğrenebilir. Peki, sorun nerede çıkıyor?

Kuralların Sınırı Nasıl Olmalı?

Evde kaos çıkmasına sebep olan durumların başında da temel kurallar geliyor. Daha önce verdiğimiz örnekler, bazı konuların çocuğun seçimine bırakılabilir olduğunu gösterdi. Ama bazı konular var ki bunlar tartışmaya açık değildir.

· Mesela kavga etmek, şiddet uygulamak veya başkasının hakkını ihlal etmek kesinlikle tartışmaya kapalıdır.

· Sağlıkla ilgili konular ve kişisel temizlikle alâkalı dikkat edilmesi gerekenler ertelenemez.

· Aile değerleriyle ilgili mevzularda hassas davranılır.

Bu ve bazı benzer konular aile kuralıdır. Bunlar tartışmaya açık değildir. Öte yandan bazı konularda çocuğa fikir verme imkânı tanınabilir. Onunla beraber ortak kararlar alınabilir. Bu hem çocuğu değerli hissettirir hem de ailedeki otorite korunmuş olur.

Günümüzde en sık karşılaşılan sorun, çocuğun “Ben istemiyorum” diyerek kurallardan kaçmasıdır. Özellikle itaat kültürüyle yetişmiş ebeveynler için “Sen ne dersen de; yapacaksın!” demek kolaydır. Ancak bugün çocuklar bunu kabul etmiyor ve aile içinde bu, çatışmayı büyütmekten başka bir işe yaramıyor. Ya da ebeveyn sınır koymayı bilmediği için “Peki, yapma!” diyerek çocuğun sorumluluk almasını engelleyebiliyor. Bu durumda çocuk kurallara uymayı öğrenemiyor. Çocukta sorumluluk bilinci gelişmiyor.

Tam bu noktada disiplin ve sevgi dengesi kurmak çok önemlidir. Mesela:

· “Üzüldüğünü görüyorum, ama bu kural değişmeyecek!”

· “Kızgınsın, anlıyorum, ama bu sorumluluğu yerine getirmemek gibi bir seçeneğin yok!”

Çocuğun duygularını anlayarak, anlaşıldığını hissettirip sorumluluk almasını sağlamak gerekir.

Saygılı Çocuk Yetiştirmenin İlk Yolu

Aile içi kurallar yalnızca otoriteyle öğretildiğinde itaat ortaya çıkarır. Oysa kurallar, nedenleriyle beraber açıklandığında çocuk, kuralın mantığını kavrar. Bazı kurallarda esneklik veya pazarlık yapmak, çocuğa hem kendi hakkını hem de başkasının hakkını gözetmeyi öğretir.

Mesela 7. sınıfa giden bir çocuk için 22:00’da yatmak erken olabilir. Ödevler yetişmediğinde uyku vakti kuralı esneyebilir. Bu durumda çocuğun isteğini kibarca dile getirmesi önemlidir. Ara sıra yapılan esnemeler, hem kuralın değerini korur hem de çocuğun ihtiyaçlarını gözeten bir alan oluşturur.

Çocuğa, “Kurallar değerli, ama ben de değerliyim” mesajını vermek için şunlar uygulanabilir:

· Çocuklar, kuralların keyfi değil mantıklı olduğunu anlamalı.

· Kısa ve net ifadeler kullanılmalı.

· Gereksiz açıklama yaparak tartışma ortamına girilmemeli.

· Kararların ardında durulmalı.

· Çocukların duyguları da ciddiye alınmalı.

Kural koyarken şu ölçüler de belirleyici rol oynar:

· Kurallar nasıl uygulanmalı?

· Ne kadar esnek olunmalı?

· Ne kadar tutarlı olunmalı?

Çocuklara Model Olmak

Bir çocuğa “Saygılı ol” demek belki en kolay yol gibi görünür. Ancak bizim günlük davranışlarımız, onların kaba mı yoksa nazik mi olacaklarını belirler. Sözlerimizle davranışlarımız arasında tutarsızlık olursa çocuk doğru mesajı alamaz.

Ailelerin bilinçli ve sistemli bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Kaba bir dünyada saygılı çocuk yetiştirmenin birçok püf noktası var. Ama bunlardan en önemlisi biz yetişkinlerden geçiyor.

· Nazik konuşmalar yapabiliyor muyuz?

· Kibar davranışlar sergileyebiliyor muyuz?

· Teşekkür etmek, özür dilemek, başkalarının duygularını önemsemek sıklıkla hayatımızda yer alıyor mu?

Sonuç olarak; kaba bir dünyanın içinde saygılı çocuk yetiştirmek elbette zor ama imkânsız değil. Asıl mesele, çocuklara kurallar öğretmek değil; o kuralların ardındaki değerleri gösterebilmektir. Çocuk, özgürlüğüyle sorumluluğu aynı anda öğrenirse hem kendine hem de başkalarına saygı duymayı içselleştirir.

Biz yetişkinler de kendi davranışlarımızla örnek olursak nezaketin ve saygının hâlâ en güçlü yol gösterici olduğunu çocuklarımıza hissettirebiliriz.

Çocuğumuza sunduğumuz her davranış biçimi onda bir tohum gibi etki bırakır. Sefa Saygılı’nın dediği gibi “Örnek olmak başkalarını etkilemenin temel bir yolu değildir. Tek yoludur.”