Bir anda kapılar çarpılabilir. Her an, her şeye itiraz edebilir…
Ergenler ile yetişkinler arasında görünmez bu duvarın sebebi ne? Bu anlaşmazlıklar nasıl çözülür?
Ergen Bakışı: Özgürlük Arayışı ve Kimlik İnşası
Ebeveyn ergen ilişkisi neden çoğunlukla çatışma ile eşleştirilir? Çünkü ergenlerin gerek karar vermeleri gerek dürtü kontrolü göstermeleri gerekse uzun vadeli bir planı yapabilmeleri kolay değildir. Çünkü bu dönemde bunları geliştirebilecek becerilerden sorumlu olan prefrontal korteksleri tam olarak gelişmemiştir. Yani beyinlerinin bu bölgesi tam olarak olgunlaşamamıştır.
O yüzden çok rahat risk alırlar.
O yüzden çok rahat tepki verirler.
O yüzden çoğu zaman mantık yürütmekte zorlanırlar.
Kimi zaman bize fırtına gibi gelse de onlar aslında duygusal bir kasırganın içinde gibidirler. Bir anda çok mutluyken bir anda çok mutsuz olabilirler. Bu geçişkenlik, anne babalar için yorucu olsa da bu dalgalanmanın geçici olduğunu bilmek önemlidir.
Kendilerini yetişkinlerden ayırmaya çalıştıkları bu döneme psikolojide kimlik krizi denir. Artık kimlik inşa sürecinde olmak “Ben kimim?”, “Bu dünyada var olma amacım ne?” gibi soruları sorarak yol almak yaradılışın bir gereğidir.
Bu soruları sorarak Frankl’ın dediği gibi kendi varlığını anlamlandırma çabası ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde gençler, varlığını anlamlandırma çabasına girer; ailesini eleştirel süzgeçten geçirir, değerleri sorgular, ait olduğu dünyayı yeniden tanımlar. Giyimi, müziği, konuşma tarzı… Hepsi aslında tek bir cümleyi söyler:
“Ben sizden farklı bir bireyim!”
Üzerinde hissettiği “Bizim gibi ol!” baskısı, kimi zaman yanlış arkadaş grupları edinmesine yol açabilir. Bu noktada yetişkinlerin en büyük gücü ergenlerle iletişim bağını güçlendirerek olacaktır.
Gençlerle Anlaşmak Mümkün mü?
Gençlerle anlaşmak için yol bulmaya çalışmak çoğu yetişkini zorluyor. Çünkü bu dönem ebeveyn için de bir sınavdır. Çocuğun öfkesi, tepkileri, sorgulamaları, yönelttiği eleştiriler; anne babanın kendisini yetersiz hissetmesine sebep olabilir. Bu durumda ebeveyn için kontrolü kaybetme korkusu yoğun yaşanabilir. İster istemez şu düşünceler tetiklenebilir:
“Ben iyi bir anne değil miyim?”
“Ben yapamıyorum.”
“Çocuğumu iyi yetiştiremiyorum.”
Psikanalist Bergman ve pek çok araştırmacının çalışmaları, ebeveynlerin kendi çocukluklarında öğrendiği iletişim tarzlarını farkında olmadan kendi çocuklarına aktardığını gösteriyor. Bu nedenle ergenlik yalnızca çocuğun değil, ebeveynin de kendi geçmişini iyileştirmesi için bir fırsattır.
Bu dönemi bir güç savaşına dönüştürmek yerine, karşılıklı bir büyüme alanı olarak görebilmek çok şey değiştirir.
Farkındalık İletişimi Kolaylaştırır
Nörobilimci Dr. Daniel Siegel, Ergen Beyni kitabında “Ergen beynindeki yapısal değişimler, onların dürtüselliğini ve anlık tepkilerini artırırken mantıksal düşünme ve uzun vadeli planlama becerilerini geçici olarak zayıflatır.” der.
Yani çocuk “Bilerek yapıyor.” diye düşündüğünüz birçok davranış aslında nörobiyolojik bir gelişim sürecinin sonucudur.
Yetişkinler nasıl düşünür?
Yetişkinler daha rasyonel düşünür. Dürtülerini kontrol eder…
Ergenleri “Mantıksız, dengesiz, abartılı” gibi kelimelerle etiketlemek işte bu yüzden yanıltıcıdır.
Ergenlik dönemini anlatan romanlarda sıkça geçen şu iç ses, gerçeği iyi yansıtır:
“Bir an, ne olduğunu anlamadan, içimde bir öfke patlaması oldu. Sanki beynim, 'Dur!' demeden 'Yap!' diye bağırdı.”
Bu söz, ergen beyninde olup bitenin tam karşılığıdır.
İletişim Köprüsünü Nasıl Kurabiliriz?
Biz yetişkinler olarak bile zaman zaman bocalayabiliyoruz. Onlar da bu dönemi bocalayarak geçiriyor. Kaygılanıyor. Öfke patlamasının ardından, “Ben aslında öyle demek istemedim” deyip pişman oluyor.
Yetişkinler olarak, onların bize bilerek karşı gelmediğini bilmek çok rahatlatıcı bir bilgi. Beyninin henüz tam olarak organize olamadığını anlamak ve bu dönemde “Ben senin yaşındayken…” ile başlayan cümleler kurmamak önemli. Çünkü böyle başlayan ifadeleri ergenler duymazdan geliyor.
İletişimin anahtarı, nasihat dili değil, duygu dilidir. Çocuklar “Ben senin yaşındayken…” diye başlayan cümleleri, kendilerine kapı gibi kapatır. Çünkü o anda anlaşılmak isterler.
Dinleme becerilerimizi geliştirmemiz, onların bize daha kolay açılmasını sağlar. Duygularının anlaşıldığını hisseden ergen kendini güvende hisseder. O yüzden yetişkinler olarak odaklanacağımız yer, gençlerin duygularını açığa vurmasına izin vermek.
“Anlıyorum bu durum seni gerçekten sinirlendi!” gibi basit bir cümle çok şey değiştirir. Bu yaklaşım, ergenin kapılarını açar.
Hümanistik Psikolojinin kurucularından Dr. Carl Rogers, etkili iletişimin temelini şöyle açıklar:
“Etkili iletişim, diğer kişinin kendisi olmasına izin vermeyi gerektirir... Onu olduğu gibi kabul ettiğinizde, savunmaları düşer ve gerçekten duymaya başlarlar.”
Aynı zamanda gösterdiğimiz koşulsuz kabul, saygı ve sabır onlara yetişkin olmaya doğru gittikleri bu yolda rehberlik eder. Onlara güvenli liman oluruz. Çocuğumuzun istemediğimiz, onaylamadığımız arkadaş grupları içinde yer almasını ve onlarla aidiyet geliştirmesini istemiyorsak anlaşma köprüsünün mimarı biz olmalıyız.
İstemediğiniz arkadaş çevrelerine yönelmelerinin önüne geçen şey yasaklar değil; kurduğumuz ilişkidir.
Otorite savaşları yerine rehberlik…
Emir cümleleri yerine anlayış…
Kontrol yerine güven…
Tüm bu yaklaşımlar, hem ergeni hem de ebeveyni aynı köprüde buluşturur.
Ergenlikte Anlaşamama Nedenlerinin Çözümü
Ergenlik döneminde ebeveyn ve çocuk arasında yaşanan gerilimlerin çoğu, aslında insan gelişiminin en doğal parçasıdır. Bu dönemde gencin yalnızca hormonları değil; düşünce biçimi, dünyayı algılayışı ve kendine dair beklentileri de yeniden şekillenir. Dolayısıyla yaşanan çatışmalar ebeveynlik hatasından çok, bu dönemin kendi doğasından kaynaklı anlaşamama nedenleri ile alâkalıdır.
Genç, artık kendi kararlarını vermek ve bağımsız bir birey olduğunu göstermek ister. Anne baba ise onu koruma içgüdüsüyle sınır koymaya çalışır. Tam da bu noktada çatışma görünür hale gelir. Ergenlik ve özerklik yan yana geldiğinde bu nedenle gerginlik kaçınılmaz olur. Bu iki duygu birbirine çarpınca iletişimdeki köprü kolayca zarar görebilir.
Oysa ergenlik, sadece zorlanan ebeveynlerin değil; aynı zamanda yön arayan gençlerin de en kırılgan dönemidir. Bu yüzden suçlayıcı değil; anlayışlı bir yaklaşım her iki tarafı da rahatlatır. Genci bir birey olarak görmek, düşüncelerini ciddiye almak, gerektiğinde sadece dinlemek bile bu yoğun dönemin daha sağlıklı atlatılmasını sağlar.
Her ergenin duymak istediği o üç cümle şudur:
“Seni görüyorum.”
“Seni duyuyorum.”
“Seninle bu yolda beraberim!”