Bazı yapılar vardır ki sadece taşlardan veya duvarlardan ibaret değildir. Onlar içinde yaşanan hikayeleri, acıları, umutları, yankılanan çığlıkları ve bazen de unutulmaya yüz tutmuş hayatları barındırır. Sinop Tarihi Cezaevi Müzesi tam bu yapılardan birisidir. Karanlıkla anılan bu cezaevi zamanın sessiz tanıklarından da birisidir. Bugün ise Türkiye’nin en etkili kültürel miraslarından birisi olarak karşımıza çıkıyor. Birçok şiirde, şarkıda veya filmde karşımıza çıkan cezaevi hala merak konusu olan alanlardan birisidir. Peki, müzeyi bu kadar anlamlı ve önemli kılan nedir? Gelin bu tarihi cezaevi hakkında sürükleyici bir yolculuğa çıkalım.
Sinop Tarihi Cezaevi Müzesi Tarihçesi
Sinop Tarihi Cezaevi’nin tarihi Anadolu Selçukluları dönemine dayanır. 1214 yılında şehir fethedilmiştir ve sonrasında iç kale yapılmaya başlanmıştır. İç kale ve surlar inşa edilirken Roma, Helenistik ve Bizans dönemlerine ait birçok mimari parça kullanılmıştır. Uzun süre tersane olarak kullanılan kale farklı imparatorluklara da ev sahipliği yapmıştır. Askeri amaçla da kullanılan cezaevi zamanla farklı işlevlerde kazanmıştır. 1887’de ise tamamen cezaevine dönüştürülen bu yer oldukça da güvenlidir.
Denize sıfır olması ve kalın surlarla çevrili olması sebebiyle bu yapı kaçışları da imkansız hale getirmiştir. Yüksek duvarlarla örülü olması, nemli ve karanlık odalarıyla cezaevi insanların kaderiyle de birleşince ortaya acı, direnç ve sanat dolu bir geçmiş çıkmıştır. 1999 yılında kapatılan cezaevi Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Daha sonra 2020 yılında cezaevinin müzeye dönüştürülmesi için restorasyon çalışması başlamıştır. Birçok dernek ve kurumun yer aldığı restorasyon çalışmaları haziran ayında biterek cezaevi müze haline getirilmiştir.
Sinop Tarihi Cezaevi Neden Önemlidir?
Sinop Cezaevi sıradan bir hapishane değildi. Ülkenin siyasi tarihine bakıldığı zaman herkesin karşısına bu cezaevi bir şekilde mutlaka çıkar. Bu cezaevinde aydınlar, gazeteciler veya yazar gibi insanlar yatmışlardır. Cezaevi Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi ’nde dahi yer almıştır. Kapıları, gardiyanları, yüksekliği, mahkumları ve çok güvenilir bir yer olması Seyahatname’de geçmiştir. Cezaevini bu kadar önemli yapan şeylerden birisi de Sabahattin Ali gibi çok bilinen isimlerinde burada yatmasıdır. Sadece Sabahattin Ali değil Refik Halit Karay, Burhan Felek ve Kerim Korcan gibi edebiyatçılarda bu cezaevinde kalmıştır. Usta edebiyatçıların kimisi içeride kimisi de dışarıda cezaevinin yaşantısını kaleme almışlardır. Bu sayede cezaevi sanatla kesişerek önemli bir hale gelmiştir.
Müze bizlere sadece geçmişi göstermiyor. Aynı zamanda geleceğe de kültürel bir mirasta bırakıyor. Bu cezaevini bir şekilde hepimizi duymuşuzdur. Filmlerden, belgesellerden veya şarkılardan… Adını binlerce kişiye duyurmuş olan bu cezaevi müzeye dönüştürülmesinin ardından binlerce ziyaretçiyi de ağırlayacak gibi duruyor. Modern bir kültür ve müze kompleksi haline getirilen yer yerli ve yabancı turistlerin şimdiden ilgi odağı haline geldi. Bu sayede ziyaretçilerin yoğun ilgisine maruz kalacak müze şehrin turizm potansiyeline de katkı sağlayacaktır. Yerel ekonomiye de destek olan müze Sinop şehrini canlandıracaktır.
Tarihi Cezaevinin Müzeye Dönüştürülmesi
Sinop Cezaevi ulusal ve uluslararası birliklerin desteğiyle çağdaş bir müze haline getirilerek ziyaretçilere kapılarını açmıştır. Cezaevi müzeye dönüştürülürken hologram, 3D projeksiyon ve immersive room gibi teknolojilerden yararlanılmıştır. Bu sayede ziyaretçiler tarihi cezaevinin geçmişini duyumsama deneyimini yaşayacaktır. Müzede ziyaretçiler tarihsel izlere tanıklık edeceklerdir. Kültür ve medeniyet temalı zengin içerikli sergilerde müzede ziyaretçilerle buluşacaktır. Müzede Sabahattin Ali koğuşu da yer alacaktır. Bu koğuşta özel hologram teknolojisi ile Sabahattin Ali hayranlarına unutulmaz bir deneyim yaşatılacaktır. Müzede yer alan çalışmalardan birisi de duvarlara çarpan dalgaların sesinin ve görüntüsünün yeniden kurgulanmasıdır. Sürükleyici oda olarak geçen bu dijital odada yalnızlık duygusu birebir hissedilecektir. Ayrıca iç kaledeki yürüyüş yolları da özgün bir şekilde restore edilerek ziyaretçilere kaleyi ve Karadeniz’i izleme fırsatı da sunulmuştur. Ziyaretçiler çağdaş bir müze haline getirilen bu yapıyla tarihi görecekleri gibi aynı zamanda yaşayacaklar ve hissedeceklerdir.
Müzeyi ziyaret eden ziyaretçiler sadece parmaklıkları görmeyecektir. Cezaevinin duvarlarında farklı sanat dallarını da görmek mümkündür. Bazı hücrelerde o dönemin eski koğuş düzenleri tekrar canlandırılmıştır. Bazı koğuşlarda ise tutukluların yazdıkları mektuplar, kişisel eşyaları veya el işleri gibi eşyalarda sergilenmektedir. Müzede bazen sergilerde düzenlenmektedir. Mahkumların yaptıkları heykeller, yazılar veya resimlerde bu sergilerde yer alır. Cezaevi o dönemin şartlarında sanata yer açarak farklı sanat dallarında eserler ortaya çıkarmıştır. Bu durum bizlere sanatın zor şartlar altında da hayat bulabileceğini de göstermiş oluyor aslında.
Sinop Tarihi Cezaevi’nin Sanatla İlişkisi
Cezaevinde edebiyata yön veren isimlerde yatmıştır. Bu isimlerden birisi de Sabahattin Ali’dir. Sabahattin Ali “Aldırma Gönül” isimli şiirini burada yazmıştır. Daha sonra bestelenerek edebi ve müzikal bir boyut kazanan bu şiir hepimizi derinden etkilemiştir. Türkiye’nin dört bir yanında yankılanan bu şiir cezaevinin duygusunu dinleyicilere aktarmıştır. Sabahattin Ali yine “Duvar” isimli öyküsünde de cezaevinden bahsetmiştir. Evliye Çelebi meşhur eseri Seyahatnamesi’nde de cezaevinden bahsetmiştir. “Parmaklıklar Ardında” isimli dizide bu cezaevinde çekilmiştir. “Tatar Ramazan” ve “Firar” filmlerini de cezaevinin sanatla ilişkisine örnek verebiliriz. Bu eserler ve yapımlar sayesinde cezaevi şartlarından ve yaşamından az da olsa bilgiler almış olduk.
Sinop Tarihi Cezaevi Müzesi’nin Kültürel Miras Olarak Geleceğe Aktarılması
Parmaklıklar ardında geçen onlarca yılın ardından Sinop Cezaevi kapılarını artık özgürlüğe ve sanata açıyor. Cezaevi artık bir kültürel miras olarak geleceğe aktarılıyor. Geçmişi unutmadan geleceği inşa etmek mümkündür. Cezaevi müzeye dönüştürülerek tarihi geçmiş yok sayılmamıştır.
Edebiyat ve düşünce dünyasında da izler bırakan bu yer bir hafıza mekanı, bir edebiyat sahnesi ve bir sanat galerisidir. Bu yapının korunarak gelecek kuşaklara aktarılması gerekir. Eğer bir gün yolunuz Sinop’a düşerse Karadeniz’in hırçın dalgalarının eşliğinde bu müzeye mutlaka uğrayın. Bu ziyaretle sadece bir müzeyi görmüş olmayacaksınız. Aynı zamanda zamana meydan okuyan kültürel bir mirası da görmüş olacaksınız.