Ümit Her Zaman Hayatın Anlamı ve Gücüdür

İnsanlık olarak zor zamanlardan geçiyoruz. Bazı yerlerde sel oluyor bazı yerlerde yangınlar… Bazı bölgelerde kuraklık yaşanırken bazı coğrafyalarda savaş sürüyor. Haberlerde neredeyse her gün bir felaket haberi yer alıyor. Kimileri sağlığıyla ilgili endişeler taşıyor kimileri ise gelecek kaygısıyla boğuşuyor. İnsanı karamsarlığı sürükleyen sayısız olay ve an var. Peki, bu ve benzeri anlarda bizi hayata bağlayan ne?

Farkında olmadan en çok ihtiyaç duyduğumuz duygu: ümit.

İnsanlık ya da birey olarak insan, ne yaşarsa yaşasın eğer içinde ümit duygusu taşıyorsa pes etmemeyi öğreniyor. Âdeta içimizde gizli bir güç gibi varlığını sürdürüyor. Sessiz ama güçlü! Hayatımızı dönüştüren bir etkiye sahip.

İnsan Neden Ümitli Olmalı?

Acı, kayıp ya da hastalık gibi zorlayıcı durumlar dünya hayatının bir imtihanı olarak karşımıza çıkabiliyor. İşte tam da bu anlarda ümit, karanlık bir odada aralanan bir pencere gibi ruhumuzu canlı tutuyor.

İyileşebileceğine inanan insan, tedavilere bile daha iyi yanıt veriyor. Nitekim modern tıp bile psikolojik dayanıklılığın iyileşme sürecine etkisini vurguluyor.

Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, olumlu beklentiye sahip hastaların iyileşme süreçleri, karamsar düşünenlere oranla daha hızlı ilerliyor. Beklentilerimiz ne kadar olumluysa gerek zihinsel gerekse fiziksel iyileşme o kadar kuvvetli oluyor.

Çocuklar, gençler, yaşlılar… Herkes için umut, birçok anlam taşır. Bazen “Elimden bir şey gelmiyor. Nasıl ümitli olayım?” diye düşünebiliriz. Ama “Her şeyde bir hayır var” diyebilmek, insanın iç dengesini korumasına yardımcı olur. Çünkü bütün olasılıkları kontrol etme çabası, insanı yoruyor. Teslimiyet hali, yolculuk boyunca insanın içindeki ışığın sönmesini engeller.

Zor zamanlarda kalbi teselli eden şey bazen bir söz değil; ümit duygusunun kendisidir Çünkü ümitli insan:

· Önüne engel çıksa bile o engelleri geçici görür.

· Hata yaptıysa bile o hatayı telafi edebileceğini bilir.

· Yeni başlangıçlar için cesaretli olur.

· Kendine hedef koyar, kolay kolay pes etmez.

· Daha rahat yeni kararlar alır.

· Karşısına bir zorluk çıktığında daha kolay aşabilir.

· İlişkilerinde daha yapıcıdır.

Zaten imanlı bir kalp için karamsarlık değil, daima ümitvar olmak esastır.

İnanç ve Umut Arasındaki Güçlü Bağ

İslam inancı, ümidi sadece dünyevi mutluluklarla bağdaştırmaz; onu, insanın kalbinde Allah’ın sonsuz rahmetine ve adaletine dair sarsılmaz bir güven olarak yüceltir. Kur’ân-ı Kerim’de “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin” (Zümer Suresi, 53) buyurulurken aslında inanan bir kalbin hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmaması gerektiği vurgulanır.

Ümit, sadece psikolojik bir savunma mekanizması değildir; aynı zamanda bir iman göstergesidir. Çünkü insan neye inanıyorsa ona göre bir beklenti geliştirir. Allah’a teslimiyet duygusu, insanı güçlü kılar. Zaten dua, bu teslimiyetin fiili hâlidir.

Hayatımıza Anlam Katan Duygu: Ümit

Ümitsiz insan, çok çabuk tükenir. İnsanın ruh sağlığını koruyan temel duygulardan biri de ümittir. Modern yaşamın içinde insana tonlarca yük gelir: iş stresi, ekonomik kaygılar, ilişkiler, gelecekle ilgili belirsizlikler… Bütün bu yükleri insanın ruhu kaldırmakta zorlanabiliyor.

İşte tam da bu anlarda bizi karanlıktan çıkaran şey, “Bir ihtimal daha var” düşüncesidir.

Psikoloji bilimi de ümit duygusunun önemini gösteriyor. Hatta travmalarla ve depresyonla mücadelede umutlu insanlar dirençli oluyor. Çünkü ümit olduğunda pes etme durumu devre dışı kalıyor. Zihin “Yeni bir yol bulunur” düşüncesi ile karanlıktan çıkabiliyor.

Pozitif psikoloji alanında yapılan çalışmalar, ümit duygusunun, travmalarla baş etme, motivasyonu sürdürme ve hedefe ulaşma sürecini kolaylaştırdığını gösteriyor. Yaşadığı pek çok ağır olaya rağmen ayakta kalabilen insanlar, hâlâ bir şeylerin değişebileceğine inananlardır.

Çünkü hayatın anlamını kaybetmek, fiziksel yorgunluktan çok daha yıpratıcıdır. Ümit, insanı yaşadığı zorluklara karşı diri tutar. Ümit, insanın yaşama sevincidir.

Hem Bireysel Hem de Toplumsal Güç: Ümitli Olmak

Toplum olarak da çoğu zaman umutsuz bir dil kullanabiliyoruz. “Hiçbir şey değişmeyecek” demek hem bizi hem de çevremizi olumsuz etkiliyor. Oysa bir annenin çocuğuna söylediği umut dolu bir söz, o çocuğun tüm hayatına yön verebilir.

Ailede, okulda, işyerinde kullanılan dil; bireylerin iç dünyasını ve toplumun genel atmosferini şekillendirir. Ümitli konuşmak, sadece bir temenni değil; bir sorumluluktur. Çünkü söz, bir tohum gibidir. Nerede yeşereceğini bilemeyiz. Ama bir kere ekersek bir gün mutlaka karşılığını görürüz.

Ümitsizliğe Kapılırsak Ne Yapalım?

Karamsarlık, ümidin tam tersi bir duygudur. Karamsarlık insanın hem geçmişine hem bugününe hem de geleceğe bakış açımızı etkiler. Pek çok insan “Geleceğim nasıl olacak?” diye kaygılanır. Oysaki yaşadığımız şu an kıymetlidir. İçinde bulunduğumuz anı değerli kılmanın yolu da geçmişi tecrübe, geleceği ise bir emanet olarak görmektir. İçinde bulunduğumuz anda;

· İyi olacağımıza inanmak

· Yanlışlarımızı düzeltmek için adım atabileceğimizi bilmek

· Kabul görmek ümidiyle yaşamak bize güç verir.

Bunları bilsek de kimi zaman bazı şeylerin anlamsızlaştığını düşündüğümüz anlar olabilir. Psikolojide anlam boşluğu kişinin kendini boşlukta hissettiği anları tanımlar. Bu noktada iman, kişiye sarsılmaz bir zemin sağlar. Böyle anlarda ümidi canlı tutacak en önemli etken inançtır. İslam inancı, insanın yalnız olmadığını ve her zaman sonsuz bir rahmet kapısının açık olduğunu hatırlatır. Zorlukların geçici olduğunu bilmek, dayanma gücünü artırır.

Karamsarlıkla baş etme temelinde düşünce tuzaklarını fark etmek en önemli adımdır. Bizi karamsarlığa iten düşünceler:

“Hep böyle olacak.”

“Hiçbir şey yolunda gitmiyor.”

“Ben zaten başarısızım.”

Bu düşünceler, genellikle yetersizlik duygusuyla beslendiği içindir. Bu duygu insanı “Hiçbir şey düzelmeyecek” hissine itebilir. O yüzden kötü ihtimallere karşı iyi neticenin de olduğunu bilmek ve mümkün olanı kabul etmek önemlidir. Zaten bu mümkünlüğe inanmak, ümidin ta kendisidir.

Özellikle anlamsızlık hissi bazen kişiyi karamsarlığa sürükleyebilir. İşte bu noktada inanç, kişiye sarsılmaz bir güç verir. Dua etmek, tefekkür etmek, Kur’an okumak ruhu sakinleştirir, kalbi rahatlatır. Çünkü “Her şeyin bir hikmeti” olduğunu bilmek, başa gelen zorlayıcı durumlarla başa çıkmayı kolaylaştırır.

Bazen içinde bulunduğumuz durumun sonsuza dek böyle devam edeceğini hissederiz. Bu da bizi yorar. Oysaki duygular geçicidir. Böyle anlarda “İki yıl sonra da böyle hissedecek miyim? Bu duruma bu kadar önem verecek miyim?” diye sormak iyi gelebilir. Çünkü cevap genellikle “Hayır”dır.

Zaman zaman ümitsizlik hissetmek hayatın bir parçasıdır. Ancak duygular gelip geçicidir. Bu tür anlarda yapabileceğimiz basit ama etkili şeyler ruhumuza iyi gelir:

· Şükretmeyi hatırlamak

· Dua etmek

· Kendine karşı nazik olmak

· Yardım ederek birine iyi gelmek

· Günlük tutarak duygularını yazmak

· Kâinatla daha fazla zaman geçirmek

İnsan olmak, inişli çıkışlı bir yolculukta yol almak demektir. Bu yolda elimizdeki pusula ümittir. Ümit varsa her zaman çıkar bir yol bulunur. Kendimize ve başkalarına “Bu da geçer ya Hu!” demeyi ihmal etmeyelim!