Bir anda evde gerginlik artabiliyor. Ses tonları sertleşebiliyor. Bu, yalnızca sizin evinize özgü bir durum değil. Sıcak havalarda insanlar daha sabırsız ve gergin bir ruh haline bürünebiliyor. Üstelik bu yalnızca bir gözlem değil; bilimsel araştırmalarla desteklenen bir gerçek.
Aslında yaz mevsimi çoğumuzun aklına tatili, denizi, yüzmeyi, dondurmayı, serin bir maden suyunu getirir. Ama çoğumuz için yaz, duygusal dayanıklılığımızın da sınandığı zorlu bir dönemdir. Peki, neden böyle oluyor? Sıcakta sabrımız neden kolayca tükeniyor?
Sıcaklık Yükseldiğinde Evdeki Gerginlik de Yükseliyor mu?
Yaz aylarında sıcaklık arttıkça kaçımız kendimizi daha bitkin, halsiz ve sürekli uyumak ister halde buluyoruz? Vücudumuzda, ısıyı sabit tutmaya çalışan bir sistem var. Bu sistemin adı termoregülasyon. Isı dengesi bozulduğunda, vücut terleyerek serinlemeye çalışır ve bu süreçte çeşitli fizyolojik değişiklikler meydana gelir. Aşırı sıcaklarda yaşadığımız yorgunluk, baş ağrısı, sinirlilik gibi durumlar işte bu düzenleyici sistemin yoğun çabasından kaynaklanır.
Yaz stresi olarak hissettiğimiz ve aşırı sıcaklarda sinir sistemimizi kontrol edemeyişimizin de sebebi budur. Sıcak hava, sabırsızlık ve sinirliliği tetikleyebilir; çünkü beyin, bu hava koşullarına tepki olarak stres hormonlarını yükseltir. Amerikan Psikoloji Derneği (APA) verileri de sıcak havanın duygu durumu üzerinde önemli etkileri olduğunu ortaya koyuyor.
Üstelik yalnızca bedensel veyahut duygusal olarak etkilenmiyoruz. Sıcak hava, bilişsel süreçlerimizi de zorluyor. Dikkatimiz dağınık hale geliyor, karar vermekte zorlanıyoruz, odaklanmakta güçlük çekiyoruz.
Harvard’da öğrencilerle yapılan bir çalışma bunu net biçimde ortaya koyuyor. Araştırmaya göre beynimizdeki hipotalamus, vücut ısısını dengelemeye çalışırken zihinsel performansımızı da düşürüyor.
· Dikkatimiz bozuluyor.
· Hafızamız etkileniyor.
· Problem çözme yeteneğimiz daha yavaş işliyor.
Araştırmalar yüksek sıcaklarda sinirlilik eşiğinin düştüğünü gösteriyor. Yani yaz aylarında öfke nöbetlerinin ve tartışmaların artması, hatta trafik kavgalarının çoğalması bu yüzden. Bu nedenle uzmanlar şu basit ama etkili önerilerde bulunuyor:
· Güneşin dik geldiği saatlerde dışarı çıkmayın!
· Bol su için.
· Kafeinli içeceklerden uzak durun.
· Hafif ve açık renkli kıyafetler giyin.
· Rutin işlerinizi sıcak saatlerde yapmayın.
· Bulunduğunuz ortamı serinletin.
Bu farkındalıkla hareket ettiğimizde hem kendi iç dengemizi hem de çevremizle iletişimimizi daha sağlıklı biçimde sürdürebiliriz. Bazı durumlardan ister istemez hem bedensel hem de duygusal olarak etkileniyoruz. Bu, kaçınılmaz. Ama bu sıcak günleri biraz özenle daha huzurlu geçirebiliriz.
Tahammülsüzlük Yazın Daha Fazla mı Artıyor?
Yaz ayarlarında aile içi çatışmalar daha fazla görülebilir. Gerginliklerin artması bir tesadüf değil. Yapılan araştırmalar hava sıcaklığı yükseldiğinde öfke kontrolümüzün zorlaştığını gösteriyor. Yani yazın yalnızca terlemiyoruz, daha kolay sinirleniyoruz.
Sıcak havanın sadece bedenimizi değil, karar alma becerilerimizi de etkilediği biliniyor. Gündelik bir alışverişte bile kararsızlık yaşamak bu yüzden şaşırtıcı değil. Vücudumuzun sıcaklığı arttığında beynimiz o sıcaklığı düşürmekle meşgul olurken biz de o sırada esnekliğimizi tam olarak koruyamıyoruz. Dolayısıyla tahammül sınırlarımız zorlanıyor.
Bir de buna bozulmuş uyku düzeni eklenince tablo tamamlanıyor. Sıcak gecelerde rahat uyuyamıyorsak sabah yorgun kalkıyoruz ve gün içinde daha çabuk geriliyoruz. Evde çocuklar da aynı şekilde etkileniyor. Sıcaktan bunaldıklarında huzursuzlaşıyorlar. Bu da evdeki genel atmosferi daha gergin hale getiriyor.
Ama bu döngüyü kırmak mümkün. Sıcaklık ve öfke ilişkisi arasındaki bağı fark ederek yaklaşırsak durumu daha kolay idare edebiliriz. Baktık ki en küçük kıvılcımla tartışma çıkıyor; o zaman ortamı ve kendimizi rahatlatalım: Basit bir nefes alıp verme molası, odayı değiştirme…
Evde Serinleten İletişim Kurmak Mümkün mü?
Sıcağın etkisiyle yazın sadece hava değil; ilişkilerimiz de etkileniyor. Tahammülümüz azalıyor, küçük anlaşmazlıklar büyüyor. Oysa uzmanlar mevsimsel duygu durumu değişikliklerinin normal olduğunu söylüyor. Bu farkındalıkla kendimizi gözlemleyelim. Belki o zaman yaşadığımız tahammülsüzlükler krize değil, fırsata dönüşür.
Acaba anlık olarak bizi öfkelendiren ve tartışmaya sebep olan şeyler, gerçek ihtiyaçlarımızın mı belirtisi? Bizi gerçekten ne öfkelendiriyor?
Mesela yaz mevsiminde bizi en fazla zorlayan konulardan biri çocukların uzun süre ekran karşısında oluşlarıdır. Bu konudaki tartışma bir kıvılcıma bakar: “Bütün gün bilgisayar başında oturdun; yeter!”
Belki ortamı serinletmek yeterli gelmiyordur; çocuk, yapacak başka bir şey bulamadığı için ekranı tercih ediyor olabilir. Belki de aslında ilgiye ihtiyaç duyuyor ama bunu kelimelere dökemiyor. Bu nedenle çatışmayı büyütmek yerine ne istediğimizi, ne hissettiğimizi dillendirelim. İletişim için alan açalım.
İster çocuğumuzla ister eşimizle olsun suçlamak ve imada bulunmak çatışmayı büyütmekten başka bir işe yaramaz!
Öyleyse sıcak havalar ses tonumuzu ısıtırken iletişim tarzımız da evde klima görevi görsün. Nasıl mı? İşte basit, ama etkili birkaç öneri:
· Öfkeyi fark ettiğiniz an durun! Gergin anlarda evde kendinize sığınacak alanlar oluşturun. Mesela, bu balkon olur. Bahçeniz varsa bahçe olur. Banyo olur. Elinizi yüzünüzü yıkamak bile çok işe yarar.
· Susmanın da hakkını verin. Her zaman konuşmak, sorunları çözmez. Hatta susmak, duyguları yatıştırmak için en iyi seçeneklerden biridir.
· Kızgınlığınızın ardında gerçekten o anki durum mu var? Yoksa öfke patlamasına sebep olan altta yatan başka bir sebep mi var? Mesela uykusuzluk, yorgunluk…
· Suçlayıcı dilden, ben diline geçin ve hislerinizi dillendirin. “Bu durum beni rahatsız ediyor!”
· Yaz için çocuklarla beraber ortak kararlar alın. Her şeyi beraber planlamak, çocukların da kurallara daha kolay uyum göstermesine sebep olur.
Yaz Tatili Aile İlişkilerini Güçlendirir mi?
Yaz tatili çocuklar okuldan uzak, ödev takibi yok. Ama bu demek değildir ki herkes tamamen rahatlayacak. Özellikle annelerin dışarıdaki iş yükü azalsa da evdeki iş yoğunluğu bu dönem artar. Fakat bu dönemi çocuklara sorumluluk kazandırmak ve iş paylaşımı için bir fırsat olarak değerlendirmek mümkün. Çocukların daha fazla evde olduğu yazın aile bağlarını güçlendirmek için de altın değerindedir. Peki, bunu nasıl sağlayabiliriz?
· Ailece kaliteli zamanlar geçirmek mümkün. Mesela akşam saatlerinde beraber yürüyüşe çıkılabilir.
· Birlikte bir dondurmacıya gidip dondurma yenebilir.
· Balkonda çay saati düzenlenebilir.
· Belli saatler arasında telefonları kapatıp sadece birlikte zaman geçirilebilir.
· Çocuklarla kelime avı, isim-şehir, satranç gibi oyunları oynayabileceğimiz bir oyun saati ayarlanabilir.
Aile içi huzur için atılacak pek çok adım var. Hepimiz kendi yaz reçetemizi oluşturabiliriz.
Sabretmek Nasıl Fırsata Dönüşür?
Sabır kelime olarak bile bize zorlayıcı bir erdem gibi gelir. Oysa çoğumuzun fark etmediği gerçek, sabrın gelişebilir bir beceri olmasıdır. Sabır duygusal bir kas gibidir. Üzerine düştükçe güçlenir. Yaz mevsimi de aslında hem bedenimizi hem de duygularımızı zorlayan bir dönem olarak bu beceriyi geliştirmenin tam da zamanıdır. Peki, sabrımızı nasıl güçlendirebiliriz?
· Güne önceliklerinizi belirleyerek başlayın. Bir güne çok fazla iş sıkıştırmak, sabır eşiğini düşürür.
· Vücudunuzu susuz bırakmayın. Çünkü susuzluk zihinsel performansı düşürüyor. Bu da daha fazla sinirlilik anlamına gelebilir.
· Kan şekerinizi dengeleyin. Çünkü bundaki dengesizlik ruh halini değiştiriyor.
· Kaliteli uyku almaya özen gösterin. Uykusuzluk duygusal patlamaların nedenlerinden biridir.
· Kendinizi gözlemleyin. Hangi durumlarda daha sabırsızsınız?
· Her tartışmanın kriz olmadığını bilin.
· Sinirli anlarımızda kendinizi sakinleştirecek ifadeler kullanın: “Şu an zorlanıyorum, ama geçecek.”
Yazın çocuklarla birlikte değişen rutinler, sıcak hava psikolojik bir yük getirebilir. Ama bu yükün altında kalmak yerine, bu dönemi duygusal dayanıklılığımızı artırmak için bir fırsat olarak görebiliriz.
Kendimizi gözlemleyerek ilişkilerimizi de evimizi de daha serin ve huzurlu hale getirmek bizim elimizde!