Bugün dünyadaki birçok müzeyi gezerken karşımıza çıkan Anadolu kökenli eserler yalnızca sanat tarihimizin değil hafızamızın da eksik parçalarıdır. O tarihi eserlerin her biri kültürel mirasımızın elçisi olması gerekirken artık yabancı duvarların arasında sessiz bir misafir gibi duruyorlar. İşte bu yüzden yurt dışına kaçırılan tarihi eserlerimizin meselesi sadece bir eser iadesi değil aynı zamanda bir kültür adaleti, duygu borcu ve eserleri gerçek topraklarına kavuşturma meselesidir.
Tarihi Eserlerin Kaçırılması
Müzelerdeki vitrinlerde duran eserlere baktığımızda sadece estetik hayranlık hissetmeyiz. O eserlerin ardında bir toplumun hikayesi, acısı ve bir medeniyetin yolculuğu vardır. Bu yolculukların bir kısmı bize ait topraklardan kaçırılan eserlerin sürgün hikayeleriyle doludur.
Tarihi eserlerin kaçırılmasına sadece bir çalınma meselesi olarak bakmak konuyu sadece yüzeysel bir şekilde okumak anlamına gelir. Fakat gerçek aslında oldukça derindir. Her kaçırılan eserle birlikte o coğrafyanın geçmişi, hikayesi ve ruhu da yerinden sökülmüş olunuyor. Anadolu toprakları antik dönemden Osmanlıya uzanan çok katmanlı bir tarihsel yapıdan oluşur. Her bir köşede, her bir sokakta ve her bir adımda farklı bir medeniyetin izi vardır. Fakat bu topraklar uzun yıllar boyunca talan edilerek bu medeniyetlerin mirasları dünyanın dört bir yanına dağıtıldı.
Topraklarımızdan kaçırılan tarihi eserler binlerce yıllık Anadolu inanç sisteminin, estetik anlayışının ve sanat geleneğinin de ete kemiğe bürünmüş haliydi. Eserleri yerinden almak yalnızca bir yapıyı değil bütün bir anlam hikayesini de söküp götürmekti aslında.
Peki, Tarihi Eserler Nasıl Yurt Dışına Kaçırıldı?
Yurt dışındaki eserlerimizin sayısı oldukça fazla. Bu durumda da aklımıza tek bir soru geliyor: Bu kadar eser nasıl yurt dışına kaçırıldı? Tarihi eserlerin yurt dışına kaçırılma hikayesi aslında birkaç yüzyıllık karmaşık bir ağın sonucudur. Bugün Amerika’da veya Avrupa’daki müzelerde karşımıza çıkan eserlerin birçoğu bulunmuş ya da satın alınmış oldukları için daha derin yollarla bu salonlara kadar ulaşmış durumda. Tarihi eserlerin kaçırılma süreçleri zaman zaman diplomatik boşluklardan ve zaman zamanda yerel gözetim eksikliğinden yararlanılarak ilerledi. Bu ilerleme birçok eseri ait olduğu topraklardan kopardı.
Arkeolojik kazılar geçmişte geçmişin kültürel miraslarını bulundukları yerden çıkartarak başka ülkelere götürülmek için yapılıyordu. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında da ülkemiz topraklarında gerçekleşen arkeolojik kazılarla da tam da bu durum hedeflenmişti. Özellikle Almanlar tarafından gerçekleştirilen kazılar sonucunda topraklarımızdaki pek çok önemli eser yurt dışına kaçırıldı. Bu kazıları yapanlardan birisi de Carl Humann isimli Alman inşaat mühendisiydi. Alman mühendis Bergama kale tepesinde yaptığı kazı çalışmalarındaki bulduğu eserleri izinsiz bir şekilde Berlin’e göndermiştir. Bu eserlerden bir tanesi ise hepimizin bildiği Bergama Sunağı’dır.
Arkeolojinin yurt dışında yükselişe geçmesi topraklarımızın arkeolojik bir hazine alanı olarak görülmesine sebep oldu. Araştırmacılar, diplomatlar veya mühendisler geniş yetkilerle kazılar yapabiliyordu. Bu kazılardan çıkarılan eserlerde kazı çalışması yapanlar tarafından yurt dışına çıkarılıyordu. Arkeoloji yasalarının zayıf olması, savaş süreçleri, bilimsel araştırma bahaneleri veya denetim mekanizmalarının hiç işlememesi gibi sebepler topraklarımızı tarihi eser kaçakçılığı için elverişli bir hale getirmiştir.
Eserleri Geri Alma Süreçleri Nasıldır?
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu’na göre kültür varlıkları devlet malı sayılır. Eğer eserlerin fotoğraflı envanter bilgileri varsa eser Interpol Çalıntı Sanat Eserleri veri tabanına kaydettirilir ve iade süreçleri kolaylaştırılır. Envanter kaydı bulunmayan eserlerde ise eserlerin niteliklerine göre akademik raporlar hazırlanılır ve eseri bulunduran kişi veya kurumlarla görüşme başlatılır. İyi niyet çerçevesinde eserlerin iadesi amaçlanır. Eğer karşı taraf eserin iadesine olumlu bakmıyorsa dava açma yoluna gidilir. Eserlerin geri alma süreçleri bazen zorlu yollardan geçer. Çünkü bir eseri geri kazanmak çoğu zaman onlarca yıl sürecek bir diplomatik bir mücadeleyi, hukuki bir savaşı ve uluslararası politikadaki güç dengelerini de içerir.
Dünyanın Farklı Ülkelerinde Binlerce Tarihi Eser
Dünyanın farklı ülkelerine dağılmış yaklaşık olarak 150.000 eserimiz var. Topraklarımıza ait olan eserler dünya müzelerini dolduruyor. ABD, Almanya, İngiltere, İtalya ve Hollanda gibi birçok ülkede tarihi eserlerimiz topraklarına dönmeyi sabırsızlıkla bekliyor. Kaçırılan eserlerin birçoğu ülkemize gelmeyi başarabildi. Bakanlık yaklaşık 13 bin 377 eserin ülkemize iade edildiğini açıkladı. Hala da yurt dışındaki eserlerin evlerine dönmesi için çalışmalar da devam etmektedir. Anavatanına dönen eserlerimizden bazıları:
· Altın Taç: İskoçya’dan alınan Altın Taç Gaziantep Zeugma Müzesi’nde sergilenmektedir. Altın Taç’ın MÖ 4. yüzyıla tarihlenmiştir ve Karya bölgesine ait olduğu düşünülmektedir. Eser 2018 yılında ait olduğu topraklara getirilmiştir.
· Lidya Yazıtı: Topraklarımıza dönen bir diğer eserlerimizden birisi de Lidya Yazıtı’dır. İtalya’dan iadesi sağlanan eser 2020 yılında ülkemize getirilerek Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmeye başlanmıştır. Yazıt Manisa’da bulunan Aksyors Tapınağı’na aittir. Lidya Yazıtı pagan inançlarının dönemin tolumu üzerindeki etkisini göstermesi açısından kültürel ve tarihi öneme sahiptir.
· Kybele Heykeli: Kybele Heykeli’de iadesi sağlanan eserlerimizdendir. Roma dönemine ait olan Kybele Heykeli 2020 yılında ABD’den alınmıştır. Afyonkarahisar Müzesi’nde sergilenen Kybele Heykeli Anadolu’da bereketin, bolluğun sembolü ve koruyucusu olarak kabul edilir.
· Gaga Ağızlı Testi: İngiltere’den 2022 alınan Gaga Ağızlı Testi Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir. 4 bin yıllık altın testinin Hattiler’e ait olduğu düşünülmektedir.
· Eros Başı: 140 yıl önce Karaman’da bulunan Sidamara Antik Kenti’nde keşfedilen Eros Başı 2023 yılında ülkemize iade edilmiştir. Roma dönemine ait olan lahit özgün haliyle yeniden bir araya getirilerek İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
· Bozgoca Cami Kitabesi: 2021 yılında Hollanda’da bir müzayede tespit edilen Bozgoca Cami Kitabesi’de 2022 yılında ülkemize getirilmiştir. Bozgoca Cami Kitabesi şu an İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Bu saydıklarımız ülkemize iadesi sağlanan eserlerimizden sadece birkaçıdır. 13 bine yakın eser ait oldukları topraklara geri getirilmiştir. Fakat hala dünyanın çeşitli yerlerinde bu topraklara ait binlerce eser bizi bekliyor. Kimisi bir vitrin ışığının altında parlıyor kimisi bir müze deposunda tozlanıyor veya kimisi de özel koleksiyonda kimliği saklı bir şekilde duruyor. Onların hepsinin ortak dileği ait oldukları topraklara dönebilmek. Tarih evet, evine dönmek istiyor. Bizlerde eve giden o yolu açmakla yükümlüyüz.