Bugün ve Pazar günü YKS var. Milyonlarca gencin kalbi heyecanla çarpacak. Bir zamanlar diploma olmadan meslekte yükselmek neredeyse imkânsızdı. Bugün de bazı meslekler için hâlâ üniversite eğitimi şart. Ancak artık bazı şeyler eskisi gibi değil.
Mesela gençler arasında sıkça dillendirilen serzenişlerden biri “Okusam ne olacak, iş bulunmuyor”. Bazılarıysa “Diplomam olsun; gerisine bakarız” diyor. Kimileri içinse üniversite okumak vakit kaybı; çünkü kamera karşısına geçip fenomen olmak daha kârlı.
Peki, üniversite mezunu olmanın gerçek anlamı ne olmalı? Üniversiteye nasıl bakmalıyız? Gençlerin dünyasında üniversite nerede duruyor?
Üniversitenin Anlamı Ne?
Birçok genç artık elindeki telefondan şirket kurabiliyor, internet üzerinden satış yapabiliyor. YouTube’da milyonlar kazanan insanların diplomayı çok önemsemediği bir çağda yaşıyoruz. Çünkü “Onca yıl emek verip sadece asgari ücret için onca saatimi vermek istemiyorum” diyen pek çok genç var.
Hız ve haz çağı, gençleri çabuk sonuç almaya yöneltiyor. Emek harcadıkları konuda anında karşılık gelsin istiyorlar. Gelecek kaygısı ve iş bulamamak veya “İş bulsam da karşılığı az olacak” düşüncesi pek çok gencin üniversite eğitimine mesafeli durmasına neden oluyor. Çünkü üniversite eğitimi hem zaman hem de emek istiyor.
“Hızlı başarı” ve “kolay para kazanma” arzusu, birçok gencin emek verilerek yapılan mesleklerden uzaklaşmasına yol açıyor. Elbette tıp, hukuk veyahut mühendislik gibi alanlar zaman istiyor ama insanın kendisine sorması gereken en önemli soru şu:
“Ben bu meslekle ne kazanırım?” değil; “Bu meslekle kimlere ne sağlayabilirim?”
Doğru meslek edinmek, kişinin yaşam amacını ve kimliğini belirler. İnsan yalnızca para kazanmak için değil; üretmek, topluma katkı sunmak ve iz bırakmak için çalışır. Herkes bambaşka yeteneklerle gelir dünyaya. Bu yetenekler, üretim becerisi ile birleştiğinde gerçek potansiyel ortaya çıkar. İşte bunun gerçekleşmesi için üniversite önemli bir araçtır.
Lise yılları boyunca potansiyelini keşfeden, kendini tanıyan bir genç, doğru bir eğitim aldığında yeteneğini geliştirir. Üniversiteyle birlikte hem meslek sahibi olur hem de topluma değer katma imkânı bulur. Doktor, avukat, öğretmen veya mühendis olmak isteyen birinin meslekte yetkinlik kazanması ancak üniversite mezunu olmakla mümkündür.
Elbette üniversite diploması gerektirmeyen ama iyi kazandıran meslekler de vardır. Ancak burada asıl önemli soru şudur:
Bizi ne motive ediyor?
Sevmediği işi yıllarca yapmak zorunda kalan kişi şu duyguları yaşar:
· Zamanla tükenmek
· İşine yabancılaşmak
· Yıpranmak
· İşe gitmekte zorlanmak
Yaptığınız işte içsel bir doyum varsa bu kalıcı motivasyonu ve gerçek başarıyı getirir. O yüzden asıl mesele, sadece para kazanmak değil; kendini iyi tanımak ve ne istediğini doğru belirlemektir!
Diplomanın Ardındaki Güç: Yetkinlik ve Yasal Hak
Birçok meslek; mesela doktorluk, öğretmenlik, mühendislik gibi diploma gerektirir. Bu diplomanın anlamı “Ben bu işi profesyonel ve yasal yetki çerçevesinde yapabilirim” demektir. İnsanda bulunan yetenekler, insanı yapacağı işe doğru yönlendirir. Yetenek tıpkı bir ham madde gibidir. İşlenmedikçe zamanla varlığı bile unutulur.
Yaratılıştan gelen ilgilerimiz, özelliklerimiz, bilgiyle beslenip deneyimle şekillendiğinde, ancak mesleğe dönüşür. Üniversite süreciyle birlikte bu ilgi alanları uzmanlık unvanına kavuşur.
Peki, üniversitenin insana kattığı en önemli gelişim nedir?
· Analiz
· Yorum
· Eleştiri
· Üretim becerisi
İnsan, edindiği meslekle beraber üretir. Kendini gerçekleştirme imkânı bulur. Yeteneğini bu şekilde geliştirip merakı üzerine çalışan insanlar, ister istemez başkalarına fayda sağlar. Bu da zamanla yaptığı işte söz sahibi olmasına ve ekonomik bağımsızlığı elde ederek geçimini sağlamasına katkı sunar.
Gençlik ve gelecek için lise hatta ortaokul çağındaki çocukların yeteneklerini keşfetmesine ve onların kendini bulmasına yardımcı olabiliriz. Bir gencin kendi iç motivasyonunu bulması bu açıdan çok önemlidir.
Peki, hangi sorularla ve konularla onlara yardımcı olabiliriz?
· Başarılı biri deyince aklına kim geliyor?
· İnsanlığa nasıl bir katkı sağlamak istersin?
· Bu meslek seni nasıl etkiliyor?
· Hayalin ne?
· Hayalini gerçekleştirmek için neye ihtiyacın var?
Bugün sosyal medya kahramanları ilgi çekici olabilir. Ama gerçek hayattaki başarı hikâyelerine bakalım. Pes etmeden hayaline kavuşmak için çabalayan insanlar var. Gerçek ve mütevazı başarı hikâyeleri hepimize ilham verir. Gençlere şu soruları sorabiliriz:
· Üniversite sonrası hayat için neler düşünüyorsun?
· Nasıl bir hayat hayal ediyorsun?
· Kimlerden ilham alıyorsun?
Bu ve benzeri sorularla hayatın amacı ve kendi yönü sorgulanabilir. O zaman “Üniversite neden önemli?” sorusunun cevabına da bir pencere açılmış olur.
Üniversite Okumanın Sağladığı Katkılar
Üniversite insana sadece diploma sunmaz; aynı zamanda bakış açısı kazandırır. Evet, Google’dan bugün herkes bilgi bulabiliyor. Ama o bilgiyi değerlendirme biçimi insanı diğerlerinden farklı kılıyor. Bunun için de insanın zihinsel yapısının inşa süreci önemlidir. Bu inşaya giden yolda üniversite önemli bir katkı sunar:
· Analiz etme
· Eleştiri yapma
· Çözüm üretme
İnsan, okuduğu bölümle ilgili düşünme biçimi geliştirir. Aynı alandaki kişilerle tanışır; sosyal bir ağ kurar. Düşüncelerini yazılı, hatta sözlü ifade ederek toplum içinde kendini gösterir. Zihinsel becerileri arttıkça kendi işiyle ilgili atacağı sağlam adımlar da gelişir. Bu sebeple üniversite sadece iş bulmak için bir araç değil; kendini sorgulamak, geliştirmek, üretmek ve düşünmek için bilinçli bir yolculuktur.
Evet, günümüzde üniversite okumadan da gelişmek mümkün. Ama bu çoğunlukla nadir başarı hikâyeleri arasında yer alır. Ama yapacağı işe hâkim olan ve yetkinlik kazanan bir birey ileriki yıllarda istediği hedefe daha kolay erişebilir.
Üniversiteye Giden Yol: Sınav Sabahı
Ne istediğini bilen, mesleğini çocukluktan seçen gençlerin evinde sınav sabahı bambaşka bir heyecan ve telaş yaşanır. İşte bu yoğun duygu hali içinde ailelerin tutumu, gençlerin motivasyonunu doğrudan etkiler.
YKS 2025 yıl boyu böyle evlerin gündeminden düşmeyen bir konu olabilir. Çünkü o gencin yıllardır hayalini kurduğu bir meslek vardır; bunun için uzun süredir çalışmaktadır. Son yıl, sınava odaklanarak birçok şeyden fedakârlık yapmıştır. Aile de bu çabayı gördüğü için evde her şey sınava hazırlanan gencin etrafında şekillenir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, bu desteğin baskıya dönüşmemesidir.
Sınava hazırlanan bir genç için evde özel bir alan oluşturulması kaçınılmazdır. Ders çalışma ortamı hazırlanması, sessizliğin sağlanması, komşulara “Çocuk sınava hazırlanıyor” uyarıları yapılması, sevdiği yemeklerin pişirilmesi… Tüm bunlar iyi niyetli birer destektir. Ama zaman içinde bu muamelenin çocuk üzerinde baskı oluşturmaması kritik noktadır.
Ne istediğini bilen, hedefini belirlemiş bir genç için ailenin sınav rolü ona verilen desteği görünmez kılmaktır. Anne babaların sınav kaygısı çocuğun geleceğini garanti altına alma arzusundan kaynaklıdır. Ancak büyük emek veren bir genç için en önemli ifade şudur:
“Sen elinden geleni yaptın, ne olursa olsun senin yanındayız!”
Telafisi mümkün olan bu sınav için üzerinde yoğun bir baskı hisseden gençlerde kaygı artar. Oysaki üniversite sınavı yıl içinde girilen pek çok deneme ile ölçülüyor. Bu denemelere göre eksikler tamamlanıyor. Çalışmalar ivme kazanıyor. Sınav öncesinde denemelerde gösterilen başarı, öğrenci hakkında bilgi veriyor. O yüzden sınav sabahı en güzel motivasyon cümlesi:
“Sen elinden geleni yaptın. Gerisini kadere bırak!”