2000’li yılların başında özel sektörde çalışma kültürü bambaşkaydı. Sabahın erken saatlerinde yollara düşer, öğle arasında kısa bir mola verir, haftanın altı gününü ofiste geçirmek zorunda kalırdık. Evden çalışmak yalnızca bazı teknik işler için mümkün görülen istisnai bir durumdu. O zamanlarda kimse de bunun başka bir şeye dönüşebileceğini hayal bile edemiyordu.

Derken pandemiyle birlikte tüm ezberler bozuldu. Uzaktan çalışma bir lüks olmaktan çıktı, bir zorunluluk haline geldi. Ardından iş dünyası yeni arayışlara yöneldi ve bugün pek çok sektörün benimsediği hibrit çalışma modeli ortaya çıktı.

Belirli günler evde, belirli günler ofiste çalışmak… Bu düzen ilk başlarda “Acaba yürür mü?” diye sorgulansa da zamanla günlük hayatın bir parçası haline geldi. Üstelik önümüzdeki yıllarda yapay zekânın iş dünyasına daha fazla girmesiyle birlikte çalışma modelleri yeniden şekillenecek gibi duruyor.

Biz şimdilik bugünün şartlarına bakalım: Hibrit düzen motivasyonumuzu, verimimizi, yaşam kalitemizi gerçekten iyileştiriyor mu?

Esnek Çalışma Saatleri Zaman Kazandırıyor mu?

Büyük şehirlerin en yorucu tarafı sabah trafiği… Yola çıkarken “Acaba yetişebilecek miyim?” endişesi, kalabalık metro ve metrobüs sırası, öngörülemeyen gecikmeler daha güne başlamadan enerjiyi tüketiyor. İstanbul gibi trafikte dakikaların değil, bazen saatlerin kaybolduğu bir şehirde hibrit çalışma, adeta bir kurtarıcı gibi.

Evden çalışılan günlerde insanlar sabah stresinden kurtuldukları için güne daha sakin ve enerjik başlayabiliyor. Bu başlı başına motivasyonu artıran bir etken. Trafikte kaybolan zamanın çalışanlara geri dönmesi ise özgüveni ve kontrol duygusunu güçlendiriyor.

Bu kazanılan zaman ne oluyor?

Kimi çalışan çocuklarıyla kahvaltı yapmanın tadını çıkarıyor, kimi spor için vakit buluyor, kimi ise günü daha planlı karşılıyor. Özellikle odak gerektiren işlerde sabahın o bölünmemiş sessizliği birçok kişi için büyük bir fırsat.

Elbette tamamen evden çalışmanın bazı dezavantajları da var: sınırların kaybolması, mesai kavramının flulaşması, “Nasıl olsa evdeyim” rehavetiyle uzayan çalışma saatleri… Bu nedenle haftanın bir kısmının ofiste, bir kısmının evde geçirilmesi çalışanlar açısından hibrit iş gücü dengeli bir sistem sunuyor.

Ofis Günleri Sosyalliği Nasıl Etkiliyor?

Evet, dijital iletişim hızlı. Evet, çevrim içi toplantılar pratik. Ama ekranın her şeyi çözemediği de bir gerçek… Ofiste yan yana gelmek; bir dosya üzerinde anında konuşabilmek, yanlış anlamaları azaltmak ve karar süreçlerini hızlandırmak açısından büyük bir avantaj.

Ayrıca sosyal sermayesini çoğunlukla iş ilişkileri üzerinden kuran çalışanlar için ofis, yalnızca bir çalışma alanı değil, aynı zamanda bir sosyalleşme alanı da. Haftanın belirli günlerinde bir araya gelmek, ekip içinde aidiyet hissini güçlendiriyor. Kahve molalarında yapılan kısa sohbetler bile ekip içi empatiyi, dayanışmayı artırıyor.

Çoğu yöneticinin vurguladığı önemli bir nokta var: Uzaktan yürüyen işler bir aşamaya kadar tıkır tıkır ilerliyor; fakat yenilikçi fikirler, ortak akıl ve üretkenlik genellikle yüz yüze etkileşimde ortaya çıkıyor. Dolayısıyla hibrit model, dijital dünyanın hızını ve ofisin sıcaklığını bir arada sunuyor. Ayrıca ofis içi etkileşim sayesinde sanal ortamda çözülmesi zor olan meseleler daha kolay halloluyor.

İletişim kazaları böylece azalıyor. Bu, aynı zamanda birlikte yapılan işlerin verimini arttırmak için de önemli. Neticede kurum başarısı bu etkileşimden olumlu şekilde etkileniyor. Verimlilik artışı gözlemleniyor.

Hibrit Çalışma Modeli ve Sağlık Üzerinde Etkisi

Hibrit çalışma modeli ruh sağlığı üzerinde görünür bir etki bırakıyor. Sürekli evde kapalı kalmanın getirdiği yalnızlık hissi ile sürekli ofiste olmanın bıraktığı tükenme arasında yeni bir denge sunuyor. Ortam değiştirmek, rutinleri kırdığı için çalışan üzerinde tazeleyici bir etki bırakıyor.

Ayrıca artık herkes evine yakın bir iş bulmak zorunda değil. Uzun mesafeler, semt değişiklikleri, taşınma baskısı azaldı. Çalışan kendi yaşam alanından kopmadan üretmeye devam edebiliyor.

Kendini mutlu hisseden çalışanlar daha iyi proje üretiyor. Yaşam kalitesini koruyan ve kendini mutlu hissedenler üretkenlik açısından da daha iyiler. Bu çalışma modeli, üretkenlik üzerinde olumlu bir etki bırakıyor diyebiliriz.

Yine de unutmamak gerekir ki sistem ne kadar esnek olursa olsun, kişinin kendi iç disiplinini koruması şart. Evden çalışırken iş yaşam dengesi kurmak, kendini fazla yormamak, zamanı yönetmek ve sınır koymak daha fazla bilinç gerektiriyor.

Peki, Şikâyetler Var mı?

Elbette, herkes bu modelden mutlu olmayabilir. Şikâyetler de var. En fazla dile gelenleri şöyle sıralayabiliriz:

· Bazıları bazen evde bazen ofiste çalışma düzenine ayak uyduramayabiliyor.

· Ev ortamı her zaman çalışmak için müsait olmayabiliyor. Kimi zaman alan yetersizliği sıkıntı oluyor, kimi zaman evdeki çocuk sayısı çalışmayı bölebiliyor. Bu tarz sorun yaşayanların sayısı da az değil.

· Ofise gelirken yine trafik çilesi devam ediyor.

· Ofisteki çalışmaya daha fazla önem veren yöneticiler, çalışanlar üzerinde baskı oluşturabiliyor.

Bu ve benzer sorunlar zamanla çözülebilir. Biraz kurumsal iletişim biraz da kişinin bu modelin düzenine alışması zamanla şikâyetleri en aza indirebilir. Mesela çözüm noktasında atılan adımlar çalışanlar için avantajları daha fazla ön plana çıkarabiliyor. Bunlar neler olabilir?

· Mesela evde en sakin köşeyi seçip çalışma alanı olarak belirlemek

· Gün planlaması yaparak iş özel hayat dengesini kurmak

· Ofis günlerinde sosyalleşerek yalnızlık hissini ortadan kaldırmak

· Çevrim içi iletişimde yanlış anlaşılan mevzuları yüz yüze toplantılarda dile getirmek

Çalışma Şekli Değişse de Aranan Nitelikler Aynı

Modern dünyanın çalışma şekli günden güne değişiyor. Belki gelecek yıllar bambaşka modeller üzerinden yorumlar yapacağız. Bugün çok modern görünen bu sistemi belki beğenmeyeceğiz. Artıları, eksileri konuşacağız. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin; değişmeyen bazı insani değerler var. Mesela insanın insana yakışır şekilde üretme arzusu hiç değişmiyor.

Adaletli bir düzen içinde, saygı çerçevesinde, iş ahlakı ile güven dolu bir ortamda olmak ve insana değer veren bir yaklaşım görmek…

Hibrit model hem işveren hem de çalışanlar için doğru kullanıldığında büyük fırsatlar sunuyor. Önemli olan bu esnekliği iş ve hayat dengesi için açısından sürdürülebilir bir düzene dönüştürebilmeyi başarabilmek.

Değişen koşullara rağmen değişmeyen gerçekler insanı yaşatan ve çalışma hayatını anlamlı kılan değerler ayın: Güven, karşılıklı saygı, iç disiplin ve emek!