Türk edebiyatında bazı isimler vardır ki yüksek sesle konuşmazlar, kendilerini parlatmak için çaba göstermezler. Bu isimler zaman geçtikçe değeri artan bir derinliği taşırlar. Melih Cevdet Anday ‘da tam da böyle bir isimdir.
Melih Cevdet Anday Garip Akımı’nın üç temel direğinden birisi olarak başladığı yolculuğunu yıllar içinde bambaşka bir şiir evrenine dönüştürecek kadar yenilikçi bir şair, oyun yazarı ve düşünce adamıdır. Melih Cevdet Anday yıllar geçse düşüncelerindeki keskinlik ve şiirlerindeki yenilik arayışıyla bugün vefatının 23. yılında da anılıyor. Hem Garip Akımı’nın son temsilcisi hem de Türk şiirinin felsefeye açılan kapılarından biri olarak bugün yeniden anılmayı fazlasıyla hak ediyor.
Garip Akımı Nedir?
Türkiye’de 1940’lar edebiyatın sınırlı kalıpları kırmak için kıvrandığı yıllardı. Edebiyat, bu yıllarda gençleşmek, nefeslenmek ve kalıplarından sıyrılmak istiyordu. İşte Garip Akımı da tam da bu ihtiyacın ortasında doğmaya başladı. Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat’ın öncülük ettiği bu akım ölçünün, kafiyenin ve hatta şiirin ağdalı dilinin reddedildiği bir yeniliği temsil ediyordu. Sıradan konular şiire giriyor, gündelik hayatın sıradanlığı yüceltiliyor ve şiir denilen metin halkın konuştuğu dille yeniden kuruluyordu.
Garip Akımı’nın amacı şiiri sıradanlaştırmak değil onu hayata yaklaştırmaktı. Bu nedenle Garip Akımı Türk şiir tarihinin yalnızca biçimsel değil düşünsel olarak da en sarsıcı çıkışlarından birisidir. Bu üç usta şair bir araya gelerek ortaya yepyeni bir estetik çıkarmış oldu.
Melih Cevdet Anday’ın Akım İçindeki Yeri
Melih Cevdet Anday’ın ilk dönem şiirlerine baktığımızda Garip’in tüm özelliklerini görürüz. Yalın cümleler, konuşma diline yakın ifadeler, hafif bir ironi ve bazen neredeyse absürd bir mizah. Anday bu akımın en uyumlu isimlerinden birisi olarak görülse de aslında Garip’in sınırlarını en çok zorlayan ve şiirini hızla başka yönlere taşıyan da yine Anday’ın kendisiydi.
Anday ilk dönem şiirlerinde kısa üçlüklerde yaşama sevinci, savaş karşıtlığı ve aşk temalarını işlemiştir. Daha sonra ise “Rahatı Kaçan Ağaç” şiiriyle ise duygudan çıkarak düşünce dünyasına yönelerek dünya sorunlarını ele almıştır. “Yan Yana” ve “Telgrafhane” şiirleriyle ise de toplumcu şiire yönelmiştir. Anday “Kolları Bağlı Odysseus” ve “Ölümsüzlük Adına Gılgamış” şiirleriyle ise de mitolojik unsurlara ve tarihe yönelerek hem evrensel değerleri hem de Anadolu’daki eski uygarlıkları işlemiştir. İşte Anday’ın Garip Akımı ile başlayan serüveni onu hem akımın içinde hem de dışında bir yere taşımıştır. Orhan Veli’nin erken ölümü ve Oktay Rıfat’ın kendi şiirsel yoluna yönelmesiyle birlikte Anday akımın literatürde anılan son temsilcisi olarak görülür. Belki de onu son temsilci yapan budur. Akımın özünü uzun yıllar taşıması ve aynı zamanda onu dönüştüren kişi olması.
Melih Cevdet Anday’ın Hayat Hikayesi
Melih Cevdet Anday’ın yaşamı da en az kalemi kadar hareketli, dönüşümlere açık ve dönemin ruhunu taşıyan bir yolculuktur. Çok yönlü bir yazar olan Anday 1925 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Anday çocukluğunu Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının heyecanlı atmosferinde geçirdi. Ankara Gazi Lisesi’nde eğitim görürken okul arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rıfat ile kurduğu dostluk ileride modern Türk şiirinin yönünü değiştirecek üçlü yapının temellerini atacaktı. 1938’te sosyoloji eğitimi için Belçika’ya giden Anday savaş başlayınca yurda döndü. 1942 yılından itibaren ise Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara Kitaplığı ve çeşitli gazeteler gibi yerlerde çalıştı.
Anday daha sonra İstanbul’a yerleşerek Akşam, Cumhuriyet ve Tanin gibi çeşitli gazetelerde fıkra yazarlığı ve sanat sayfası yöneticiliği yaptı. 1954’ten 1977 yılına kadar İstanbul Belediyesi Konservatuvarı’nda fonetik-diksiyon dersleri verdi. 1964-1969 arasında TRT Yönetim Kurulu üyeliği ve 1979’da ise UNESCO kültür müşavirliği yaptı.
1936 yılında Varlık dergisinde yayımlanan “Ukde” Anday’ın şiir yolculuğunun başlangıcıydı. İlk döneminde hece ölçüsünden ve gizemci duyarlılıktan izler taşıyan şiirler yazdı. Oktay Rıfat ve Orhan Veli ile kaleme aldıkları “Garip” şiiri ölçü ve uyağın kırıldığı ve çocukça şaşkınlığın bilinçli bir yalınlığa dönüştüğü yeni bir şiir anlayışının duyurusuydu. Bu dönemde Dadaizm etkilerine rastlansa da Anday’ı belirleyen temel özellik duyguyu düşünceyle yoğurmasıdır.
“Telgrafhane” ve “Yan Yana” kitaplarında ise toplumcu ve daha kavgacı bir tona yönelmiştir. “Yan Yana” bir dönem sakıncalı bulunarak toplatılmıştır. Anday’ın şiirlerine 1960’lardan sonra ise mitoloji girmiştir. “Kolları Bağlı Odysseus” ile başlayan bu süreçte Anadolu coğrafyasının eski Yunan kültürüyle bugünün insanını buluşturan metaforlar kurdu. 1975 yılından sonraki eserlerinde ise Doğu mitolojileri, felsefi sorgulamalar ve halk bilgeliği iç içe geçti.
Anday yazı hayatında Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, A. Mecdi Velet, M. C. A., H. Mecdi Velet, Yaşar Tellidere, Gani Girgin, Zater, Yaşar Tellioğlugibi takma adlarla da üretim yapmıştır. Solunum ve böbrek yetmezliği tedavisi gören Melih Cevdet Anday 28 Kasım 2002’de vefat etti. Cenazesi ise ömrünün son zamanlarını geçirdiği Büyükada’ya defnedilmiştir. Anday Türk edebiyatının en özgün kalemlerinden biri olarak anılmayı sürdürmektedir.
Melih Cevdet Anday’ın Eserleri
Melih Cevdet’in şiir serüveni “Garip” kitabıyla başladıktan sonra her dönemde farklı bir estetik arayışına yönelen bir kalem olmuştur. “Rahatı Kaçan Ağaç” ile başlayan süreç “Telgrafhane”, “Yan Yana”, “Kolları Bağlı Odysseus”, “Göçebe Denizin Üstünde”, “Teknenin Ölümü”, “Sözcükler”, “Gılgamış”, “Tanıdık Dünya”, “Güneşte” ve “Yağmurun Altında” gibi çeşitli kitaplarla zenginleşmiştir. Anday şairliğinin yanı sıra güçlü bir romancı ve oyun yazarıdır da. “Aylaklar”, “Gizli Emir”, “İsa’nın Güncesi” gibi romanları ve “Mikado’nun Çöpleri”, “İçerdekiler”, “Yarın Başka Koruda” gibi tiyatrolarıyla edebiyatın farklı alanlarında izler bırakmıştır. Anday’ın eserleri Devlet Tiyatroları’ndan özel topluluklara kadar pek çok sahnede yer bulmuştur. Edebiyat ve çeviri alanındaki başarılarıyla TRT Roman Armağanı’ndan Sedat Simavi Ödülü’ne uzanan birçok saygın ödüle değer görülmüştür.
Melih Cevdet Anday Türk edebiyatının en çok iz bırakanlarından birisidir. Bugün Anday’ı okuduğumuzda kendi zamanımızı, kendi sıkışmışlığımızı da okuruz. İşte bu yüzden Melih Cevdet Anday Garip Akımı’nın son temsilcisi olmasının ötesinde Türk şiirinin en modern ve en kalıcı seslerinden de birisidir.