Öğrencilerin yıl boyunca en çok beklediği gün geldi: karne günü. Her ne kadar bazı öğrenciler için heyecan dolu, bazıları içinse hayal kırıklığı olsa da bu eğitim-öğretim yılı sona erdi. Yaz tatilinin habercisi olan bu gün, bize ne anlatıyor? Karneyi nasıl yorumlayalım? Bütün yıl okula giderek gayret eden öğrenciler için tatil ne anlama geliyor?

Karneye Nasıl Bir Anlam Yükleyelim?

Karne zili çaldığında, çocuklar ellerine bir belge alır. O belgede yazanlar, bazı çocuklar ve aileleri için heyecan bazıları içinse kaygı ortaya çıkarır. Çünkü her ailenin ve her çocuğun karneye yüklediği anlam farklıdır. Karnede notlar yüksekse çocuk çoğunlukla övülür, ama tam tersi olduğunda eleştirilen bazen cezalandırılan yine çocuktur.

Aslında karne bir ayna gibi bize çocukla ilgili bir yansıtma görevi görür. Karne notları düşük olduğunda, bu, çocuğun tembel olduğunu göstermez. Başarısız olduğu anlamına da gelmez. Küçük kutucuklarda yazan rakamlardan bizim çıkarmamız gereken asıl sonuç, akademik performansın bir kesitidir. Bu sebeple çocukları kırmadan, hatta etiketlemeden onların gerek güçlü yanlarını gerekse desteklenmesi gereken yönlerini keşfetmemiz lazım.

Bir karneyi sadece notlar üzerinden değerlendirirsek sonuç odaklı bakmış oluruz. Oysaki yıl boyunca çocuğun gösterdiği çaba, öğrenme sürecinde yaşadıkları, hissettikleri gözden kaçmış olur. Belki öğrenme stilini bilmiyor. Belki dikkatini toplayamıyor. Belki öğretim tarzı ona uymuyor. Çocukları “başarılı” veya “başarısız” gibi kategorilere ayırmak, onların kişisel gelişimini örseleyebilir.

Notlara, “Bu not bize ne anlatıyor?” diye bakmak, çözüm yolu açar. Çocuğun da içinde olduğu bir değerlendirme ortamı oluşturmak, çocuğun kendisiyle ilgili sorumluluk almasını sağlayacaktır. Karneye bir farkındalık zamanı olarak bakarsak çocuğun içindeki potansiyelin ortaya çıkmasına yardımcı olabiliriz. Böylece çocuk kendini keşfedebildiği kadar sorumluluk kazanır ve problem çözme becerisi kazanır. Zaten asıl amaç da bu olmalıdır. Çünkü hayatın içinde asıl ihtiyaç duyulan bu becerilerdir.

Hayat, notlardan ibaret değildir. Duygularını tanıyan, sağlıklı iletişim kuran, sorunlar karşısında yılmadan çözüm arayan kişiler yetiştirebilmek önceliğimiz olmalıdır. Karne, aileler için çocuğun güçlü yanlarını görmek ve gelişmeye açık yanlarını da desteklemek için fırsattır. Hayat uzun bir yol, bu yolda anne baba olarak bizim görevimiz çocuğun yanında yürümektir; karşısında durmak değil!

Her Çocuğun Başarısı Farklıdır

Karne yalnızca çocuğun akademik başarısını göstermez; aynı zamanda sosyal ilişkilerine ve öğretmenleriyle kurduğu iletişimine dair ipuçları da verir. Bazı çocukların matematik zekâsı ön plandadır, bazılarının ise kelimelerle arası o kadar iyidir ki iyi bir yazar olma potansiyeli taşır. Kimi çizim yaparken mutludur kimi ise teknolojiye meraklıdır. Karnedeki notlar, çoğunlukla tek tip başarının değerlendirme sonucudur.

Oysaki insan yaratılış itibarıyla çok yönlü bir varlıktır. Artık neredeyse herkesin bildiği Gardner’ın Çoklu Zekâ Kuramı da bunu destekler. Bu kurama göre birçok farklı zekâ türü vardır:

· Mantıksal matematik

· Görsel uzamsal

· Bedensel kinestetik

· Müziksel ritmik zekâ

· Doğa zekâsı

· İçsel zekâ

· Sözel dilsel zekâsı

Bu çeşitlilik bize, herkesin aynı şeyi düşünemeyeceğini, aynı şekilde göremeyeceğini gösterir. Her insanın öğrenme ve öğrendiğini gösterme biçimi farklıdır. O yüzden her çocuk kendine özel ve biricik yaratılmıştır. Güçlü yönleri keşfetmek ve destelemek biz ailelerin ve eğitimcilerin önemli bir sorumluluğudur.

Bazı çocuklar mühendis olmaya yatkındır, bazıları ise avukat. Kimi tasarım yapabilecek şekilde çevresini okur, kimi ise el becerisiyle öne çıkar. Bazısı hareket ederek öğrenir, bir diğerinin sadece dinlemesi yeterlidir. Her çocuk başka bir dünyadır. Çocukları kalıplara sokmak yerine, kendi potansiyellerini keşfetmelerine fırsat vererek parlamalarını sağlayabiliriz. Not kaygısı yerine derslerde neden zorlandığına odaklanmak, çocuğun konuyu anlamasını ve kendine güvenmesini sağlayacaktır.

Karneden Sonra Ne Yapılmalı?

Karnede düşük not görünce birçok anne baba paniğe kapılır. “Bu not niye böyle oldu?” demek yerine, “Acaba niye zorlanıyor?” sorusunu sormak, çocuğun kendini anlaşılmış hissetmesine sebep olur. Bu, o dersle ilgili düşük not almasının sebebini ortaya çıkarır. Ama tembel yaftasını yapıştırmak, çocuğa hiçbir katkı sağlamaz; aksine başarısızlıktan başka bir şey getirmez.

Özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar için suçlayıcı tutumlar, aile bağlarının zedelenmesine yol açar. Bu kırılgan dönemde, çocuğun en fazla ihtiyaç duyduğu “Yalnız değilsin” mesajıdır. Azarlamak, kıyaslamak çocuğu içine kapattığı gibi, çocuğu geliştirmez de. Özgüvenini zedelemekle kalır.

Okul tatili aslında nitelikli zaman geçirmek için büyük bir fırsattır. Tatil hem okulsuz zaman anlamına gelir hem de dinlenmek için bir fırsattır. Ama bu, ekran karşısında kalmak değildir! Günümüzün çocukları yaz tatilini ekran başına geçmek için bir fırsat biliyor. Sabahtan akşama o tableti bırak, bu telefonu al, sonra bilgisayara geç derken saatler ekran karşısında akıp gidiyor.

Önümüzde uzun bir tatil süreci var. Çocuklar için öneriler çok fazla. Burada en önemli ayrıntı, çocuğun ilgi alanına göre, yeni beceriler kazanması ve merak ettiklerini keşfetmesi için ortam oluşturmaktır. O yüzden onlara teknoloji dışında kendilerini geliştirebilecekleri ve hayatın içinde deneyim kazanabilecekleri alanlar açmalıyız.

Yaz Tatilinde Öğrenmeye Devam ama Nasıl?

Yaz tatili deyince bütün çocukların aklına okuldan uzaklaşmak geliyor. Öğrenme sadece okulda olmaz. Çocukların zihinsel gelişimine, hatta sosyal gelişimine katkı sağlayacak pek çok faaliyet yapılabilir. Hatta sadece spor yapmak bile başlı başına bedensel ve bilişsel gelişime katkı sunar. Nasıl mı?

Zıplamak ve koşmak gibi karmaşık motor hareketleri, beynimizin prefrontal korteksini uyarır. Yani bu uyarı ile beraber problem çözebilir, dikkatimizi yoğunlaştırabilir ve mantıksal düşünmeye başlayabiliriz. Yapılan araştırmalar da fiziksel aktivitelerin çocukların mantık, hatta matematik testlerinde başarılı olduklarını göstermiştir. O zaman bu tatil; spora, harekete bolca yer verdiğimiz bir zaman dili olsun.

Esnek bir haftalık plan yaparak tatil boyunca neler yapabileceğinizi konuşabilirsiniz. Ailece vakit geçirmek ve unutulmaz hatıralar bırakmak bu listenin başında yer almalı. Başka neler olmalı?

· Keyifli okuma saatleri

· Yabancı dil öğrenmek için bir zaman dilimi

· Teknolojiyle sınırlı bir ilişki

· Doğayla iç içe zaman

· Bir sanat etkinliği ile meşguliyet

· Sinema saati

· Yürüyüş saati

· Dondurma saati

· Eksik olan konularda çocuğun öğrenme stiline uygun bir öğrenme saati

Bu liste uzar gider… Önemli olan çocuğun kendini bulduğu, çevresiyle bağ kurduğu, kendini daha iyi tanıdığı ve ailesiyle bağını kuvvetlendirdiği bir tatil dönemi olması. Küçük adımlar, çocukların duygu dünyasında büyük değişimlere sebep olur. O yüzden aile tutumu her şart ve durumda önemlidir.

Çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey, anlaşıldıklarını hissetmek, sevildiklerini bilmek… Notlar, eksikler, hatalar bir şekilde telafi edilir… Ama eksik kalan sevgiyi, kırılan güveni onarmak kolay değildir.

Öyleyse dolu dolu bir tatil için çalsın karne zili!