Türkiye’nin her bir sokağında karşımıza çıkan kahvehaneler çoğu zaman bir bardak içilen çay veya okey taşlarının dizildiği yer olarak görülür. Oysa bu mekanların hikayesi oldukça derin ve özeldir.
Kahvehanelerin ülkemizin kültür tarihinde ayrı bir yeri vardır. Ülkemizin en köklü ve özel mekanlarından olan bu yerler kuşaklar boyunca bilginin, sohbetin ve sanatın paylaşıldığı bir ortam olmuştur. Kahvehaneler halkın hayatına dokunan, sosyal bağları güçlendiren ve kültürel hafızayı da canlı tutan alanlardır. Bugün her mahallede ve her şehirde farklı bir kimlikle de varlığını sürdüren bu mekanlar hem günlük yaşamı hem de düşünce dünyamızı şekillendirmiştir.
Kahvehanelerin Tarihsel Arka Planı
Peki, kahvehanelerin tarihi hangi yıllara uzanır? Kahvehane kültürü Osmanlı’da 16. yüzyılda ortaya çıkmıştır ilk olarak İstanbul’da 1550’lerin başında özellikle Tahtakale ve Divanyolu hattında açılmıştır. İlk kahvehanenin açılışı da merak edilen detaylardan birisidir. 17. yüzyıl tarihçilerinden olan Peçuylu İbrahim ise ilk kahvehanelerin Halepli Hakem ve Şamlı Şems tarafından kurulduğunu bildirir. Kısa süre içerisinde bu iki kahvehane kültürü ülkenin diğer kentlerinde de çoğalmaya başladı. Kanuni Sultan Süleyman döneminde kahvehanelerin sayısı yaklaşık olarak elli dükkandı. Zamanla bu kahvehanelerin sayısı 1792’de 1631’e, 1821’de ise 2076’ya ulaşmıştır. Bu kültür zamanla kasaba ve köylere de yayılmıştır. Kahve kültürü Osmanlı saraylarında da görülmüştür. Osmanlı saray hazinesindeki kahve takımları kahvenin sarayda da keyifle tüketildiğini ve özellikle de sultanların zarafetinin fincanlara yansıdığına da gösterir.
Evliya Çelebi’ye göre o yıllarda İstanbul’da kahve satan esnaf sayısı 500 ve dükkan sayısı da 300 kadardı. Bu durumda kahvenin halk arasında hızla benimsendiğini ve kahvehane kültür modelinin geliştiğini ortaya koyuyor. Kahvehaneler yalnızca kahve veya çay içilen yerler değildir aynı zamanda bu mekanlar sosyal ve kültürel buluşma noktalarıdır da. İnsanlar kahvehanelerde günlük yaşam, siyaset ve kültürel konularda sohbet ederlerdi. Ayrıca bu mekanlar sahne ve görsel sanatların geliştiği yerler olarak da dikkat çekiyordu. Karagöz-Hacivat gösterilerinin yapıldığı, aşıkların sazlarıyla da atıştığı anlarda bu durumu kanıtlar niteliktedir. Böylece kahvehaneler hem sosyal yaşamın hem de sanatın şekillendiği önemli alanlar olarak toplumumuzda yerini almıştır.
Fakat kahvehaneler III. Murat döneminde yasaklanmıştır. Çünkü insanların kahvehanelerde topluluklar halinde bir araya gelmesi siyasetin ve dedikodunun bolca konuşulduğu ortama dönüşmüştür. Kalabalıklar zamanla siyasi otorite tarafından tehdit olarak görülmeye başlanınca kahveneler yasaklanmaya başlanmıştır. Bundan sonraki padişahlarda zaman zaman açılmasına izin verip zaman zamanda yeniden kapatmışlardır. Daha sonra ise IV. Mehmet tarafından çıkarılan bir fetva ile de kahvehaneler serbest bırakılmıştır. Kahvehaneler bu baskılara boyun eğmeyip gelişerek günümüze kadar ulaşmıştır.
Kahvehanelerin Kültürel İşlevi
Kahveneler sosyal ve kültürel hayatın önemli merkezlerindendir. İnsanlar bu mekanlarda günlük yaşam, siyaset, edebiyat ve sanat üzerine sohbetler eder, haberleşir ve fikir alışverişlerinde bulunurlar. Kahvehaneler toplumun farklı kesimlerinden insanların bir araya geldiği kamusal alanlar olarak da sosyal iletişimin gelişmesine katkı sağlamıştır. Bu mekanlarda sosyal yaşamın dinamiklerini şekillendiren önemli bir unsurdur. Kahvehaneler insanları bir araya getirerek sosyal etkileşimleri artırır. Ayrıca burada kültürel mirasta yaşatılır. Buralarda geçirilen zaman sadece içeceklerin tadına bakmakla geçmez aynı zamanda bu mekanlarda unutulmaz anılar biriktirme fırsatı da yakalanır. Yeni arkadaşlıklar kurulur, farklı kişilerle sohbetler edilir ve zaman daha keyifli bir şekilde geçirilir.
Kahvehanelerde Sanatın ve Edebiyatın Buluşması
Kahvehaneler sanat ve edebiyatın buluşma noktalarından da birisidir. Bu mekanlar halkın farklı kesimlerden insanları bir araya getirerek fikir ve kültür alışverişlerine zemin hazırlardı. Şiir okuma, hikaye anlatma ve sohbetler kahvehaneleri birer kültürel buluşma noktası haline getirirdi. Kahvehanelerde meddahlar hikayeler anlatır, Karagöz-Hacivat gösterileri yapılır ve aşıklar sazlarıyla atıştığı sahneler çoğu zaman buralarda kurulurdu. Meddahların anlattığı hikayeler genellikle mizahi, öğretici ve dramatik unsurlar içerirdi. Bu tür etkinlikler insanların hem keyifli vakit geçirmesi hem de sosyalleşmesi için önemli bir olanak sağlardı. Kahvehaneler sahne ve müzik sanatlarını da geliştirirdi. Buralarda görsel ve işitsel sanatlar pratiğe dökülürdü. Bu yönüyle kahvehaneler tiyatrodan halk müziğine, şiirden hikaye anlatıcılığına kadar birçok sanat dalının doğal sahnesi olmuştur.
Kahvehaneler edebiyat dünyası içinde önemliydi. Şairler, yazarlar ve fikir insanları bu mekanlarda bir araya gelerek düşüncelerini paylaşırdı. Divan edebiyatından halk edebiyatına Tanzimat’tan Cumhuriyet dönemi edebiyatına kadar pek çok ismin yolu aslında kahvehanelerden geçti diyebiliriz. Nice kalemlerin buralardaki sohbetlerden beslendiğini biliyoruz. Bir bakıma kahvehaneler edebiyatın üretim alanı olmuş ve buralarda fikirlerin olgunlaştığı masalar kurulmuştur.
Kahvehaneler aynı zamanda birer bilgi merkezi konumunda da olurdu. Özellikle okuryazar olmayan kişiler için burası haberlerin, yeni bilgilerin ve kitapların toplumla buluşturulduğu özel alanlardı. Bu mekanlarda kitaplar okunur ve gazeteler paylaşılırdı. Bu sayede okuryazar olmayanlar burada kitapların veya gazetelerin yüksek sesle okunması sayesinde güncel olaylardan haberdar olurlardı. Buralarda gerçekleştirilen her türlü etkinlik toplumsal ve politik bilinçlenmeyi de artırırdı.
Günümüzde Kahvehaneler
Kahvehane kültürü günümüzde de devam etmektedir. Oyunların oynandığı, sohbetlerin edildiği ve sosyalleşmenin yaşandığı kahvehanelerde de modernleşmenin etkisini görüyoruz. Modernleşme ile mahalle arasındaki kahvehaneler varlığını hala sürdürürken diğer yandan da yeni nesil kahveciler genç kuşakların buluşma mekanları oldu. Geleneksel havasını koruyan kahvehaneler ve gençlerin tercih ettiği modern sosyal alanlar fark etmeksizin her iki durumda da kahvehane kültürünün özü aynı kaldı aslında. Sadece modern yaşama ayak uyduran kahvehaneler biçim değiştirmiş oldu. Kahvehane kültürü dün olduğu kadar bugünde ve yarında toplumsal iletişimin ve paylaşımın sürdüğü bir köprü olmaya devam edecektir.
Kahvehane kültürü toplumsal yaşamımızın en renkli mekanlarından birisidir. İnce belli bardakta çay ve fincandaki kahve kokusu eşliğinde başlayan sohbetler ve oyunlar kişisel ilişkileri şekillendirdiği kadar düşünce dünyasını da şekillendirir. Bugün bir kahvehaneye gittiğiniz zaman hala okey taşlarının sesi, köşede açık kalmış televizyondaki haberlerin sesi ve dostça sohbetler karşılar bizleri. Ama tüm bu izlere dikkatle bakılırsa o seslerin ve sohbetlerin içinde yılların birikimini ve kültürel mirasın izleri görülür. Kahvehaneler işte tam bu yüzden değerlidir. Çünkü kahvehaneler geçmişin mirasını taşırken geleceğin kültürünü de yaşatmaya devam eder.