Son yüzyılda en fazla merak edilen sorulardan biri şüphesiz “Nasıl mutlu olunur?” İnsanlık var olduğundan beri bu soruya cevap arıyor ve farklı çözüm önerileri üretiyor. Bugün neredeyse her bilim dalı bu konuyla ilgileniyor. Hepimizin ortak merakı aynı: Mutluluk nerede gizli?

Aslında cevap çok karmaşık değil; ancak çoğu zaman yanlış yerlerde aradığımız için bulamıyoruz. Kimi zaman büyük hedeflerin peşinde koşuyor, kimi zaman da şatafat içinde mutluluğu arıyoruz. Canımızın her istediğini yaparsak mutlu olacağımızı sanıyoruz. Oysa süreç düşündüğümüz gibi işlemiyor.

Son yıllarda yapılan en kapsamlı araştırma sonucu Harvard Üniversitesi’ne ait. 75 yıl süren bu araştırmada 724 kişi takip edildi. Bu bir ömür devam eden araştırmada mutluluğun sırrı ne parada ne de şöhret olmakta çıktı. İyi ilişkiler mutluluğun asıl kaynağıydı. Yani insanı mutlu eden ruh sağlığını derinden etkileyen şey; sevgi, aidiyet duygusu ve dostluktu.

Küçük Anlar Bizi Mutlu Edebilir mi?

Pozitif psikoloji uzmanı Sonja Lyubomirsky Nasıl Mutlu Olunur? isimli kitabında mutluluk için 12 reçete sunuyor. Mutluluk kavramını tanımlarken çok önemli bir noktaya değiniyor. Mutluluğun bir “olma hali” olduğunu vurguluyor.

Lyubomirsky’ye göre mutluluğun %50’si genetik, %10’u yaşam koşullarından, %40’ı ise kişinin kendi seçimlerinden kaynaklanır. Genetik faktörler nedeniyle mutluluk eşiğimiz düşük olabilir; fakat bu, onu yükseltemeyeceğimiz anlamına gelmez. Elbette yaşam koşulları ruh halimizi etkiler, fakat bu yalnızca %10’luk küçük bir orandır. Eğitim düzeyi, zenginlik, sağlık gibi faktörler sınırlı bir etkiye sahiptir.

Asıl önemli olan yüzde 40’lık kısımda ise Lyubomirsky, çok değerli noktalara dikkat çeker: Manevi yönelimlerimiz, yaşam amacımız, iyimserliğimiz ve affediciliğimiz mutluluğumuzu belirleyen temel unsurlardır. Herkes için mutluluk aynı anlama gelmez; önemli olan kişinin kendisini neyin mutlu ettiğini keşfetmek için çaba göstermesidir.

Şimdi düşünelim; bizi en çok ne mutlu ediyor?

· Bir dostumuzun sıcak bir tebessümü

· “İyi ki varsın” diye bir arkadaşımızdan gelen mesaj

· Çocuklarımızın gün içinde gelip sarılması

· Eşimizin küçük bir iltifatı

· Bazen yalnız kalıp yürüyüş yapmak

· Sabah erken uyanıp güneşin doğuşunu izlemek…

Biz fark etmesek de mutluluk, aslında içimizi ısıtan, yüzümüzü tebessüm ettiren küçük anlarda gizlidir!

Hayatın Anlamı Bizi Mutlu Eder mi?

Popüler kültür bize mutluluğu sahip olmakla eş değer gösteriyor. Ne kadar çok kıyafetimiz olursa, istediğimiz her eşyayı alabilirsek mutlu olacağımızı düşündürüyor. Hatta bir kutu makyaj malzemesi almayan, ünlü bir markanın son çıkan çanta modelini alamayan ve bu yüzden de kendisini çok mutsuz hisseden onca kişi var aramızda. Bunun sebebi haz ile mutluluk arasındaki farkı kaçırmamızdır.

Lyubomirsky, insanların çoğu zaman hazzı mutlulukla karıştırdığını söyler. Haz bittiğinde yerini hüzün alır. Bu hüznü gidermek içinse kişi yeniden haz peşine düşer. Ancak ne para ne de geçici zevkler mutluluğu kalıcı kılar. Bu noktada ABD’de yapılan bir araştırma dikkat çekicidir: Kişi başına düşen gelir artmasına rağmen Amerikalıların yalnızca yüzde 30’u “Mutluyum” cevabını vermiştir. Yani maddi güç, mutluluğu garanti etmez; para ile eşya satın alınabilir ama mutluluk satın alınamaz.

Psikiyatr Viktor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı kitabında şunu vurgular: Yaşamda bir amaç ve insana anlam veren değerler olduğunda, kalıcı mutluluk mümkündür. Oysa “Haz peşinde koşarım, ne istersem yaparım” anlayışı, insanı yalnızca tüketim çarkının içine hapseder ve sahte bir mutluluk sunar.

Benzer şekilde Frederic Beigbeder popüler kitabı 9.900'de dikkat çekici itiraflarda bulunur. Sizi yenilik bağımlısı yapıyorum, der. Ardında da yeniliğin avantajı hiçbir zaman yeni kalmamasıdır diye de ekler. Ve sonrasında daha da çarpıcı bir ifade kullanır: “Benim mesleğimde kimse mutlu olmanızı istemez. Çünkü mutlu insanlar tüketmezler!”

Hayatın anlamı aslında çok büyük şeylerde gizli değildir. Küçük anlarda ve yaşamın amacını bulmakta saklıdır. Three Ways to See Meaning in Your Life adlı makalede belirtildiği gibi “İlişkilerimizde, işimizde, manevi ve dini inançlarımızda ve ayrıca yaşamın kendisini takdir etmemiz yoluyla her yerdedir.”

Gözden kaçırdığımız ne çok an var. Bir düşünün: Yağmur yağdığında damlaların sesi, toprağın kokusu, soğuk bir kış günü sıcak bir kâse çorba, kapıdan çıktığımızda komşumuzun verdiği selam, çocuklarla şakalaşmalarımız… İşte koşturmacalar arasında bu cevherleri fark etmek belki de hayatın anlamını ve mutluluğu yakalamak için birer fırsattır.

Farkındalıkla Gelen Şükür

Lyubomirsky mutluluğa giden yolda 12 tavsiye veriyor. Bu tavsiyeler arasında şunları sıralar:

· İyilik yapmak,

· Emapti göstermek,

· Nazik davranmak,

· Affetmek,

· An’da kalmak,

· Uzun vadeli hedef belirlemek,

· Sağlığa özen göstermek,

· Maneviyatı beslemek,

· İnancın gereğini yaşamak

· Ve en önemlisi şükür içinde olmak.

Şükür, insanın bakış açısını değiştirir; güzelliklere odaklanmayı kolaylaştırır. Lyubomirsky bu nedenle günlük tutmayı bile tavsiye eder. Çünkü şükür duygusu ile insan, geçmişine ya da bugününe bakarken kendini suçlu, kırgın ya da öfkeli hissetmez.

Şükretmek mutluluğun en güçlü anahtarlarından biri. Çünkü insan sahip olduklarını fark ettikçe, elindekilerin kıymetini bilmeye başladıkça, gözünde büyüttüğü eksikliklerin aslında o kadar da önemli olmadığını görür.

Pozitif psikolojinin kurucularından Martin Seligman, şükretme egzersizlerinin depresyon belirtilerini azalttığını ve yaşam doyumunu artırdığını gösteren çalışmalar yayımlamıştır. Onun önerdiği basit ama etkili yöntemlerden biri şudur: Her gece yatmadan önce “Bugün hangi üç şey için minnettarım?” diye yazmak. Bu küçük alışkanlık, ruh halini olumlu yönde değiştirebilir.

Bilim insanları ve psikoloji kitaplar da bize aynı şeyi söylüyor: Mutluluk, çok uzağımızda değil; aslında yanı başımızda. Eğer gözlerimizi biraz daha açar, şükretmek ve farkındalık pratiğini hayatımıza katarsak, mutluluğun aslında hep bizimle olduğunu görürüz.

Ama sadece bilim değil, bizim inancımız da şükrün hayatımızdaki yerini en güçlü şekilde vurgular. Kur’an’da “Şayet şükrederseniz size olan nimetlerimi artırırım” (İbrahim Suresi, 7) buyrularak şükrün, bereketin ve huzurun kapılarını aralayan bir anahtar olduğu bildirilmiştir.

Şükreden insan sadece ruhen değil; aynı zamanda hayatında da bolluk ve bereketi daha çok hisseder. İslam’a göre şükür, sadece “Elhamdülillah” demek değildir; verilen nimeti doğru kullanmak, onu israf etmemek ve hayra yönlendirmek de şükrün bir parçasıdır. Sağlığımız için şükretmek, bedenimizi iyi şeylerde kullanmakla mümkündür. Malımız için şükretmek, onu ihtiyaç sahipleriyle paylaşmakla; ailemiz için şükretmek, onlara sevgi ve merhamet göstermekle anlam bulur.

Unutmayalım; küçük şeyler, aslında büyük mutlulukların ta kendisidir.