Türkiye’nin sanat tarihine bir güneş gibi doğan Zeki Müren ölümünün 29. yılında mezarı başında anıldı. Bursa’daki kabri başında dualarla anılan sanat güneşinin anma törenine sevenleri ve yakınları katıldı.
Toplumların hafızasında silinmez izler bırakan sanatçılar vardır. O sanatçılar sadece sesleriyle değil duruşlarıyla, yaşam biçimleriyle ve açtıkları yollarla kuşaklar boyunca severek hatırlanırlar. Türk sanat dünyasında da bunun en iyi örnek isimlerinden birisi hiç şüphesiz Zeki Müren’dir. Ölümünün 29’uncu yılında mezarı başında anılan sanatçı ardında unutulmaz şarkılar değil aynı zamanda toplumsal bir dönüşümün sembolü olan derin bir mirasta bırakmıştır. Bugün onu anarken aynı zamanda ülkemizin Türk sanat müziğine de ayna tutmuş oluyoruz.
Sanat Güneşi’nin Doğuşu
Zeki Müren’in doğuşu hem müzik tarihimiz hem de kültürel hafızamız açısından çok özel bir hikayedir. Onun sahnelere çıkışına yalnızca bir sanatçının kariyer başlangıcı olarak bakamayız. Zeki Müren sahnelere çıkarak Türk sanat müziğini, sahne estetiğini ve sanat algısını da yeniden şekillendirmiştir. Müren 1931 yılında Bursa’da dünyaya gelmiştir ve küçük yaşlardan itibaren müziğe karşı büyük bir ilgi ve yetenek göstermiştir. Türk müziğinin en önemli sanatçılarından olan Zeki Müren 1991 yılında ise “Devlet Sanatçısı” unvanıyla onurlandırılmıştır. Sanatçı aynı zamanda Türkiye’de ilk kez verilen “Altın Plak” ödülünü de kazanmıştır.
Müren’in yeteneğini ilk okulda fark eden öğretmenleri onu okul müsamerelerine aldı. Ortaokul ve birincilikle bitirdiği lisenin ardından Müren İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim aldı. Müren müzik kariyerine ise Bursa’da başladığı musiki eğitimiyle giriş yaptı. Farklı hocalardan aldığı eğitimlerle ilerleyen Müren 1950’de TRT İstanbul Radyosu’nun solist sınavını da kazanarak müzik dünyasına ilk adımlarını da atmış oldu. Müren 1951 yılında ilk radyo konserini verdi ve büyük beğeni topladı. Yine aynı dönemde “Bir Muhabbet Kuşu” plağıyla da kendini tüm Türkiye’ye tanıttı.
Müren 1955 yılında ise ilk sahne konserini verdi. Bu konserde sanatçı sahne kostümlerini kendi tasarlayarak bir ilke de imza atmış oldu. Uzun yıllar Maksim Gazinosu’nda sahne alan sanatçı daha sonra Royal Albert Hall’de konser vererek bir ilke de imza atmış oldu. Müren müzik hayatına 600’den fazla plak ve kaset sığdırdı. Sanatçı 300’e yakın şarkı besteledi. Sanatçının “Manolyam”, “Elbet Bir Gün Buluşacağız” ve “Şimdi Uzaklardasın” gibi eserleri yediden yetmişe herkesin en sevdiği şarkılar arasında yerini aldı. Zeki Müren müzik kariyerinde yer aldığı gibi sinema ve tiyatro çalışmalarında da yer aldı. 1954 yılında “Beklenen Şarkı” filmiyle oyunculuğa başlayan sanatçı toplamda 18 filmde yer aldı. “Çay ve Sempati” adlı tiyatro oyunuyla da sanatçı sahneye çıktı. Sanatçı bu filmlerdeki şarkıların çoğunu kendi bestelemiştir.
Zeki Müren’in Türk Sanat Müziğine Katkısı
Zeki Müren Türk sanat müziğinin en önemli figürlerinden birisidir. Sesi, yorumu ve sahnedeki hakimiyetiyle sanatçı müziğe sadece bir şarkıcı olarak değil bir yorumcu ve yaratıcı olarak da çok önemli katkılar sağladı. Müziğe modern yorumlar getirerek her kuşaktan dinleyicinin ilgisini çekmeyi başardı. Sanatçı eserlere kendi özgü yorumlarını kattı aslında. Onun yorumlarıyla eserleri sadece dinlenilmedi aynı zamanda hissedildi de. Müren’in çok çeşitli bir repertuarı vardı. Hem yorumcu hem de besteci olan sanatçı klasik eserleri yeniden düzenleyerek Türk sanat müziğine katkı sağladı. Televizyonda yayınlanan konserleri, programları ve uzun turneleri sayesinde müziğini tüm Türkiye’ye ulaştırdı. Böylece Türk sanat müziğini yalnızca bir elit kesime değil de toplumun geniş kesimlerinin erişebileceği bir hale getirdi. Sanatçının eserleri evlere taşınarak halk arasında yaygınlaştı.
Zeki Müren’in Topluma Etkisi
Zeki Müren’i sadece çok güçlü bir ses olarak anmak yetersiz olur. Onun sanat hayatı aynı zamanda toplumsal normların sorgulandığı ve kalıpların kırıldığı da bir süreçti. Müren’in sahne kıyafetleri, makyajı, saç stilleri ve aksesuarları dönemin cinsiyet kalıplarına da meydan okudu. Bu durum tabi ki bir gösteriş değildi aynı zamanda toplumsal anlamda büyük bir değişimin ifadesiydi. Usta sanatçı farklı olmanın, özgürce var olmanın ve sanatın sınır tanımamasının da bir sembolü oldu. O sanatı ve duruşuyla da birçok insana ilham oldu. Onun toplumla kurduğu bağ günlük yaşamın içindeydi. Sanatçı yıllar boyunca “Sanat Güneşi” unvanıyla anıldı. Sanatındaki parlaklığı, sahnedeki zarafeti ve sesinin eşsizliğiyle sanatçı adeta bir güneş gibi doğdu. Halkta onu bir sanatçı olarak değil bir ışık kaynağı olarak gördü. Bu yüzden de sanatçı “Sanat Güneşi” unvanıyla doğdu ve bununla da ölümsüzleşti.
Zeki Müren’in Ölüm Yıldönümü Anmaları
Zeki Müren her yıl mezarı başında binlerce hayranı ve sanatsever tarafından anılıyor. Sanatçı Bursa’daki kabri başında dualarla anıldı. Törene sanatçının sevenleri, yakınları ve vakıf temsilcileri katıldı. Emir Sultan Cami’nde sanatçı için mevlit okutuldu ve ardından Zeki Müren’in eserleri özel bir konserle yâd edildi. Zeki Müren’in ölüm yıldönümü sadece birer anma etkinliği değil aynı zamanda ülkemizin kültürel hafızasını da canlı tutan özel zamanlardır. Bugünde dualar okunur, çiçekler bırakılır ve genç kuşaklar onun mirasıyla tanıştırılır. Bu anmalar sadece geçmişe duyulan özlemi ifade etmez aynı zamanda sanatçının topluma kattığı değeri ve onun kültürel mirasının da önemini hatırlatır. Onun anısını yaşatmak aslında Türk sanat müziğinin köklerine ve değerlerine de sahip çıkmaktır.
Biliyoruz ki Zeki Müren tüm mal varlığını Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı ve Türk Eğitim Vakfı’na bağışladı. Onun mirası binlerce gence umut oldu. Ölümünün üzerinden 29 yıl geçmiş olsa da Zeki Müren’in etkisi hala canlıdır. Mirası, şarkıları ve Türk sanat müziğine etkisi hala ilk günkü gibi canlılığını korumaktadır. Aradan geçen yıllar onun sanatının değerini azaltmadı, aksine pekiştirdi. Dijital platformlarda milyonlarca kez tıklanan eserleri ve halen dillerden düşmeyen şarkılarıyla Zeki Müren bugün her saniye kendini bizlere hatırlatıyor. Sanat Güneşi her daim ufkumuzda parlamaya devam edecektir. Yıllar sonrasında bile onun eserleriyle aynı duyguları yaşayacak ve aynı şarkılarda birleşmeye devam edeceğiz.