Hayatın hızına yetişemediğimiz çağda sürekli bildirimlerle, ekranlarla ve planlarla iç içeyiz. Tam da bu yüzden son zamanlarda insanlar tekrar toprağa dokunarak kendi elleriyle bir şey üretmenin peşine düştü. Artık nefes almak isteyenlerin yolu seramik atölyelerinden geçmeye başladı.

Sanat tarihine kısaca baktığımızda insan toprağa dokunduğu her çağda bir iz bırakmıştır. Bu iz kimi zaman bir çömlek kimi zaman kupa kimi zamansa bir süs eşyası olmuştur. Seramik sanatı da binlerce yıllık insan ve toprak ilişkisinin ateşle olgunlaşmış halidir. Ateşle, suyla, toprakla ve sabırla şekillenen seramik bir zamanlar sessizliğe bürünmüştü. Fakat son zamanlarda ise seramik sanatı tekrar canlanmaya başladı. Hem işlevsel hem de estetik bir üretim biçimi olan seramik bugün yeniden popüler kültürün içinde yer edinmeye başladı.

Seramiğin Toprakla Başlayan Hikayesi

Seramiğin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Toprağın suyla, ateşle ve insan emeğiyle buluştuğu binlerce yıllık bir sanat… Bugün yaşam alanlarımızı süsleyen o zarif fincanlar, tabaklar veya heykeller aslında insanlık tarihinin en eski el sanatlarından birisi olan seramiğin mirasıdır. Seramiğin ilk örnekleri MÖ 24.OOO’lere kadar uzanır. O dönemlerde yaşayan insanlar belirli ihtiyaçlardan doğan kaplar veya çömleklerle hem gündelik yaşamlarını kolaylaştırıyor hem de sanata ilk adımlarını atıyorlardır. Bir rivayete göre geçmiş dönemlerde yaşayan insanlar su ihtiyaçlarını karşılamak için arayış içindeydi. Bu arayış onları yağmurdan ıslanan toprak türüyle tanıştırdı. Bu toprak uzun süre muhafaza ediliyordu ve ıslanınca da şekil alabiliyordu. Böylece seramiğin var olma süreci de başlamış oldu.

Zamanın ilerlemesiyle de seramik hem işlevsel hem de estetik bir değer haline geldi. Özellikle MÖ 3000 yıllara gelindiğinde çömlekçi çarkının icadı seramiğin daha da ilerlemesini sağladı. Seramik üretimini büyük ölçüde kolaylaştıran bu icat seramiği daha da farklı seviyelere taşımış oldu. Antik Yunan’da seramik mitolojik hikayelerle dönemin kültürel ve sanatsal zenginliğini yansıtırken İspanya ve İtalya’daki seramikler detaylı süslemeleri ve renkli desenleri ile dikkat çekerdir. Rönesans döneminde ise Avrupa’da adeta bir sanat patlaması yaşandı. O dönemlerde her biri şu an müzelerde yer alan eşsiz eserler üretildi.

Seramiğin Sessizleştiği Yıllar

Seramik uzun yıllar boyunca insanlığın hem gündelik yaşamında hem de sanatında yer aldı. Fakat seramikte her sanat dalı gibi bazı dönemlerde sessizleşerek geri planda kaldı. Seramiğin bu sessizleşme dönemi özellikle sanayi çağında ve modern seri üretimlerin yükselişiyle yaşandı. Eskiden el emeğiyle yapılan çanak veya kupa gibi seramik ürünler endüstriyel üretimlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte yerini fabrikasyon ürünlerine bıraktı. Bu durumda maalesef ki seramiğin sesini kısmış oldu. Seramik görünürlük ve talep konusunda bir sessizlik dönemine girdi. Fakat son yıllarda bu sessizlik bozulmaya başladı. İnsanlar yeniden el emeğine ve doğallığa yönelmeye başladılar. Seramik yeniden konuşmaya ve görünür olmaya başladı.

Seramiğin Tekrar Popülerleşmesi

Bir dönem sessizliğe gömülen seramik bugün tekrar hayat bulmaya başladı. Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan seramik modern çağın hızlı üretim anlayışı içinde uzun süre geri planda kalmıştı. Oysa seramik insanın doğayla kurduğu en eski ve en içten bağlardan biriydi. Seramiğin tekrar popüler olması aslında pandemi döneminin yaşanmasıyla başladı diyebiliriz. Pandemiyle birlikte evlerde fazla vakit geçirmek birçok kişiyi seramik sanatına yönlendirdi aslında. Kişiler ya evlerinde kendileri seramik sanatına başladı ya da seramik atölyelerine veya kurslarına giderek seramik eğitimi aldılar. Bu durumu birde sosyal medyada destekleyince seramik eski canlı günlerine kavuşmaya başladı. Sosyal medya üzerinden paylaşılan minik kupalar, renkli tabaklar veya vazolar derken seramik trend haline geldi. Bu trend bizlere seramik talebinin yüzeysel değil de kalıcı olduğunu gösterdi. İnsanlar artık hızlı ve plastik ürünlerden uzaklaşarak kendi elleriyle şekil verdikleri ürünlere değer vermeye başladı. Seramik bir terapi, bir kaçış veya bir düşünme biçimini alarak kendine hayatımızda yer buldu.

Seramik Atölyeleri Ne Durumda?

Son yıllarda seramiğin tekrar popülerleşmesi özellikle şehir hayatlarında yeni bir alanı ortaya çıkardı. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde açılan seramik atölyeler sadece seramik sanatını öğretmiyor aynı zamanda ruhu da dinlendiriyor. Seramik atölyelerindeki katılımcılar çamura kendi elleriyle şekil vererek gündelik streslerinden uzaklaşıyor. Bu atölyeler hem terapi hem de sosyalleşme alanı gibi işler. Çünkü seramik yapmak sadece bu sanatı öğrenmek demek değil aynı zamanda ruhu dinlendirme mekanlarıdır da. Şehrin yeni buluşma noktası olan seramik atölyelerinde kişiler seramik sanatını keşfederken sosyalleşeceklerdir de. Sanat böyledir. Günün sonunda herkes sanatın birleştirici gücü sayesinde aynı masaya oturacaktır.

Peki, Seramik Sanat mı Yoksa Terapi mi?

Seramikle uğraşanların dilinde benzer bir cümle vardır: “Bir kez başladın mı bir daha bırakamıyorsun.” Çünkü seramik sadece bir sanat değildir aynı zamanda ruha iyi gelen ve onu iyileştiren bir süreçtir de. Elin toprağa değdiği o ilk anda başlayan sessizlik, çamurun şekil alışı ve ortaya çıkan el emeği ürünler insanın kendi iç dünyasının da şekillenmesi gibidir. Seramik aceleyi sevmez. Onunla uğraşırken zamana karşı değil onunla hareket etmeye başlıyorsun. Tabi ki seramikte hata yapmakta bu sürecin bir parçasıdır. Bazen bu süreçte parça çatlıyor bazense şekil bozulabiliyor ama her seferinde tekrar aynı umutla yeniden başlıyorsun. İşte seramikteki bu döngü hayata da benziyor. Bazen ne kadar çabalarsan çabala işler istediğin gibi gitmeyebilir. Fakat tam bu durumda önemli olan o çamuru yeniden yoğurmak ve yeniden aynı hevesle denemeye devam etmek.

Seramik sanatçıları da bu uğraşın bir terapi olduğunda hemfikir aslında. Seramik atölyelerinde zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsun. Telefon ekranından ve dışarıdaki gürültüden uzak sadece toprakla zaman geçiriliyor. Zihin dışarıdan uzaklaşarak kendini toprağa veriyor. Çoğu zaman kişiler kendi düşüncelerinin bile farkına varmıyor. Seramik bu yönüyle farkındalık ve sabır eğitimidir. Seramik modern dünyanın gürültüsü içerisinde sessiz ama güçlü bir dildir. Seramiğin bu büyüleyici tarafı insanı doğayla yeniden bağ kurmaya geçmişte olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de davet etmeye devam edecektir.