Dil bir milletin ve toplumun kimliğini oluştur. Dil sadece kelimelerden ibarettir diyemeyiz. Dil halkın geçmişini, geleceğini, ruhunu, hafızasını ve sanatını da yansıtır. Özellikle kültür ve sanat alanında dil ifade biçimlerindendir. Her ülke diline sahip çıkmak ve dilini korumak ister. Bu yüzden her ülke bazı günlerde kendi dilinin önemiyle ilgili farkındalık yaratmak amacıyla kutlama yapmaktadır.

Ülkemizde bu konuda oldukça duyarlıdır. Türkçe en eski dil olmasının yanı sıra en çok konuşulan dillerden de birisidir. Köklü bir dile sahip olan ülkemizde iki farklı tarihlerde dil bayramı kutlanarak çeşitli etkinlikler yapılır. İki farklı tarihlerde kutlanmasının sebebi ise iki tarihin farklı olaylara dayanmasıdır. Dil Bayramı olarak kutlanılan tarihlerden bir tanesi 26 Eylül’dür. 1932 yılında Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulmuştur. Bu cemiyet bugünkü Türk Dil Kurumu’dur. Cemiyetin toplandığı 26 Eylül tarihi resmi bir şekilde Türk Dil Bayramı başlangıcı olarak kabul edilir ve her yıl bu tarihte kutlanır. Diğer kutlanan tarih ise 13 Mayıs’tır. Türkçe Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanıyla resmiyet kazanmıştır ve bugün 748. Yıl dönümünü kutlamaktadır. Mehmet Bey’in fermanında Türkçe’nin öneminden, Türk kültürünün korunarak gelecek nesillere aktarılmasından ve Türk bilincinin oluşturulmasından bahsedilir. Köşe yazımızda Türkçe’nin resmi dil olarak kabul edilişinden, Türkçe’nin öneminden, yaşadığı kültürel mücadeleden ve Türkçe’nin sanatla ilişkisinden bahsedeceğiz.

Türkçe’nin Resmi Dil İlan Edilişinin 748. Yıl Dönümü

Dünyanın en köklü dillerinden olan Türkçe’nin resmi dil ilan edilmesinin bu yıl 748. yıl dönümü kutlanıyor. Dilimizin öneminin anlaşılmasının ve toplumda dil bilincinin oluşturulmasının amaçlandığı her 13 Mayıs Türk Dil Bayramı olarak kutlanıyor. Farklı etkinlikler ve kutlamalarla bugün coşkulu bir şekilde geçirilir. Dil bayramı kutlamalarında Türkçe’nin ne kadar zengin ve güçlü bir dil olduğu herkese hatırlatılır. Fakat dil bayramı sadece panellerle veya konferans gibi etkinliklerle kutlanılmamalıdır. Tiyatroyla, şiir dinletileriyle veya konserlerle de kutlanılmalıdır. Dil yaşanılması ve hissedilmesi gereken bir ruhtur. Sanat dallarıyla da bu ruh can bulacak ve herkes tarafından hissedilecektir. Kimliğimiz olan Türkçe’yi korumak hepimizin görevidir. Hep birlikte dilimize sahip çıkmalı ve onu sanat yoluyla daha da zenginleştirmeliyiz.

Türkçe’nin Yolculuğu

Türkçe dünya dilleri arasında en köklü dillerden birisidir. Türkçe’nin serüvenini incelemek için Orhun Yazıtları’na bakmak gerekir. Türkçe binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Günümüze kadar da birçok medeniyetle ve kültürlerde etkileşime girmiştir. Osmanlı Döneminde Farsça ve Arapça dillerinin yoğunluğu altında kalan dil Cumhuriyet Dönemiyle de sadeleşmeye yoluna girmiştir. Harf İnkılabı’nın gerçekleştirilmesiyle de Türkçe artık Türk milletinin çağdaşlaşma yolundaki en büyük destekçilerinden birisi olmuştur. Türkçe arındırılarak ve geliştirilerek günümüze kadar gelmiştir. Fakat günümüzde dilimize yönelik bazı tehditler bulunmaktadır.

Küreselleşme, dijitalleşme ve popüler kültürün etkisiyle dilimizde yer yer yozlaşmalar görülmektedir. Özellikle gençler arasında yabancı kelimelerin Türkçe ile kullanıldığına sık sık denk gelmişizdir. Sadece gençlerde değil çocuklarda veya yetişkinlerde de bu durumu görürüz. Sosyal medyanın da etkisiyle Türkçe kurallardan uzak bir şekilde yabancı kelimelerin istilası eşliğinde kullanılmaktadır. Maalesef ki bu istilayla da dilimiz kuralsız ve özensiz bir şekilde günlük hayatta kullanılmaya başlanmıştır. Dilimize sahip çıkmalıyız. Kültürel ve milli değerlere sahip çıkmak ve gelecek nesillere aktarmak istiyorsak dile sahip çıkmalıyız. Bu konuda gerekli adımların atılması gerekir.

Türk Dil Bayramı ile Farkındalık Yaratma

Dil bayramına sadece kutlama gözüyle bakmamız yanlış olacaktır. Çünkü Türk Dil Bayramı kutlamalarında farkındalıkta yaratılır. Bugünü iyi bir şekilde değerlendirmeli ve Türkçe’ye olan borcumuzu ödemeliyiz. Dilimize sahip çıkmak demek geçmişle bağ kurmak ve geleceğe de sağlam bir köprü bırakmak demektir. Dil kültür taşıyıcısıdır. Dil bulunduğu toplumun kültürel değerlerini, gelenek ve yaşam biçimlerini yansıtır. Dil iletişim kurma, kültürü yaşatma veya kimliği temsil etme gibi farklı işlevlerini yerine getirir. Dilimizin zenginliğini koruyarak ve onun yozlaşmasını engelleyerek onu etkili ve doğru bir şekilde kullanmalıyız.

Türkçe ve Sanat İlişkisi

Dil bir toplumun duygularının, düşüncelerinin ve kültürel birikimlerinin en önemli taşıyıcısıdır. Türkçe ise bu topraklarda birçok medeniyetin izlerini taşıyan köklü ve zengin bir dildir. Dilin farklı işlevselliği bulunur. Bunlardan bir tanesi de sanatın en güçlü ifade biçimi olmasıdır. Sanat kişilerin veya toplumun kendini ifade etme biçimidir. Sanat yoluyla düşünceler, yaşanmışlıklar ve hayaller anlatılır. Hikaye, roman veya şiir gibi sanat dallarında mutluluk, heyecan veya hüzün gibi duygular yer alır. Türkçe’nin estetik ve ahenkli yapısından yararlanan sanatçılar ortaya muhteşem eserler çıkartırlar. Nazım Hikmet’ten Neşet Ertaş’a, Yunus Emre’den Yahya Kemal’e kadar birçok sanatçı Türkçe’yi bir sanat eseri gibi ilmek ilmek sanatlarında işlemişlerdir.

ürkçe yapısı gereği zengin bir dildir. Atasözlerinden deyimlere, benzetmelerden mecazlara kadar farklı yapılar sanat dallarında çok iyi bir şekilde işlenirler. Bu sayede sanatçılar bu yapıları kullanarak eserlerinde duygu ve düşüncelerini net bir şekilde ifade edebilirler. Bu durum sadece masal veya hikaye gibi sanat dallarında geçerli değildir. Tiyatro veya müzik gibi sanat dallarında da Türkçe’nin zenginliğini görebiliriz. Dilimizin zengin, akıcı ve melodik yapısı sayesinde ortaya farklı çeşitlerde muhteşem eserler çıkmaktadır. Kısaca sanat ve dil birbirini besleyen iki alandır. Dilin canlı kalmasını istiyorsak sanat dallarında da bir o kadar kullanmalıyız.

Dilin sanatta kullanılmasıyla dil kendini geliştirir. Sanata Türkçe üzerinden büyük görev düşmektedir. Sanatla dil korunacak, gelişecek ve gelecek nesillere aktarılacaktır. Son zamanlarda dil dijital çağ ve popüler kültür karşısında bir tehdit içerisindedir. Yabancı kelimelerin çoğalması ve düzensiz, kuralsız bir dilin ortaya çıkması dilimize zarar vermektedir. Bu tehlikeler karşısında sanata ve sanatçıya büyük görev düşmektedir. Sanatçılar dili estetikle yoğurarak yapısını bozmadan çağın ruhuna uygun bir hale getirerek eserlerinde kullanmalıdır. Sanat yoluyla dilimizi koruduğumuz gibi daha da zenginleştirebiliriz. Dilin yaşaması sanatı yaşatır. Sanatta yaşarsa bir toplumun kültürü, benliği, hafızası ve ruhu yaşar. Dilimize hep beraber sahip çıkmalıyız. Dilimizi sadece dil bayramlarında hatırlamamalıyız. Türkçe’yi tüm dış etkenlerden korumalı ve onu ulus benliğinde geliştirerek kullanmalıyız.