Bir toplumun hafızası ne zamandır bu kadar ulaşılabilir olmamıştı. Türk Tarih Kurumu’nun zengin arşivini uzaktan erişime açması dijitalleşme adımı olduğu kadar kültürel belleğimizle kurduğumuz ilişkinin yeniden şekillenmesi açısından da oldukça önemlidir.

Türk Tarih Kurumu arşive uzaktan erişebilme imkanı sağlayan Dijital Tarih Akademisi’ni 2026 yılında açacağını duyurdu. Bu gelişme sadece araştırmacılar için değil kültür, sanat ve tarih üzerine düşünen herkes için yeni bir çağın kapısını aralayacaktır. Bugün artık tarih yalnızca kütüphanelerin tozlu raflarında saklanan bir uzmanlık alanı olmaktan çıkarak herkesin ulaşabileceği bir bilgi dünyasına dönüşüyor.

Bir Milletin Sessiz Tanıkları: Arşivler

Arşivler bir toplumun hafızasını oluşturan en önemli kaynaklardan birisidir. Tozlu rafların arasında duran tüm belgeler sessizce konuşan tanıklardır. Bu belgeler bir milletin geçirdiği dönüşümleri, zaferlerini, kayıplarını ve başarılarını saklar. Arşivler geçmişi koruduğu kadar bugünümüzü anlamlandırır ve geleceğimizi daha sağlam temeller üzerine kurmamızı sağlar.

Yıllar önce imzalanmış bir anlaşmanın aslı, savaş komutanlarının fotoğrafları, nadir el yazması eserler… Tüm bunların her biri büyük resmi tamamlayan önemli parçalardır. Bu yüzden arşivler bazen bir sanatçının ilham kaynağı bazen bir tarihçinin laboratuvarı ve bazense gerçeklerin ortaya çıktığı bir alandır. Günümüzde ise dijitalleşmenin etkisiyle arşivlerin erişime açılması araştırmacıların, öğrencilerin ve tarih meraklılarının belgelerle buluşmasını oldukça kolaylaştırmıştır. Arşivlere uzaktan erişim arşivlerin değerini azaltmaz aksine onları daha da önemli hale getirir. Arşivler sadece tarihin değil kültürün, sanatın ve toplumsal belleğin de temel taşlarıdır. Onları korumak bizlere kim olduğumuzu hatırlatır. İşte Türk Tarih Kurumu’da bizlere arşivin ne kadar önemli olduğunu tekrar hatırlatmış oldu.

Kültürel Mirasın Dijitalleşmesinin Önemi

Kültürel miras toplumların kimliğini, tarihini ve değerlerini yansıtan en önemli hazinelerden birisidir. Fakat zamanın akışı ve insan kaynaklı tahribatlar gibi sebepler bu değerli mirasların yok olmasına ve zarar görmesine neden olabilir. İşte dijitalleşme tam bu nokta da kültürel mirasın korumanın ve geleceğe taşımanın en etkili yollarından birisi olarak öne çıkar.

Dünyanın birçok ülkesinde ulusal arşivlerin dijital ortama taşınması kültür ve sanat politikaların merkezinde yer alır. Çünkü dijitalleşme sadece erişimi kolaylaştırmıyor aynı zamanda mirası koruyor ve yeniden yorumlanmasına da fırsat veriyor. Dijitalleşme sayesinde tarihi eserler, belgeler, fotoğraflar ve sanat eserleri yüksek çözünürlüklü biçimde kayıt altına alınabilir. Bu sayede fiziksel hasarlara karşı bir güvence sağlanmış olunur. Dijital verilerin dünyanın her yerinden erişime açılması araştırmacıların, öğrencilerin ve meraklıların fiziksel mekan sınırlamalarına takılmadan bu mirasla buluşabilmesine olanak tanır. Kültürel bilgiler ve deneyimler bu sayede daha geniş kitlelere ulaşır ve toplumların ortak belleği güçlenir.

Türkiye’de bu adımın atılmasına biraz geç kalınmış olsa da bu yenilikte çok önemli bir gelişmedir. Türk Tarih Kurumu’nun arşivinin dijital erişime açılması kültürel mirasın yok olma riskini azaltır. Genç kuşaklar bu gelişme sayesinde kültürel köklerine daha da sıkıca bağlanırlar. Kültürel miras eğitim, turizm ve sanatsal alanlarda kullanılmaya başlanır. Sanal turlar, dijital arşivler ve interaktif sergiler halkın ve gelecek nesillerin kültürel farkındalığını artırır.

Türk Tarih Kurumu’nun Hikayesi

Türk Tarih Kurumu bizzat Atatürk’ün öncülüğünde 1931 yılında kurulan bir kurumdur. Türk Tarih Kurumu’nun kuruluş fikrinin arkasında Atatürk’ün milli tarih bilincinin inşasına verdiği önem yatmaktadır. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında ulus devlet kimliğinin pekişmesi ve halkın kendi tarihine sahip çıkması büyük bir öncelik olarak görülüyordu. Atatürk özellikle Avrupa devletlerinin tarih kitaplarında Türkler hakkında yayılan olumsuz iddialara karşı çıkmış ve Türklerin medeniyet tarihindeki gerçek yerinin araştırılması gerektiğine inanmıştır. Bu sebeple de 28 Nisan 1930’da Türk Ocakları’nın VI. Kurultayı’nda Âfet İnan tarafından sunulan önerge ile “Türk tarih ve medeniyetini ilmî surette tedkik etmek için hususî ve daimî bir heyet” kurulması kararlaştırılmıştır.

Bu doğrultuda ise 16 üyeden oluşan bir “Türk Tarihi Tedkik Heyeti” oluşturulmuş ve bu heyet ilk toplantısını 1930’ta yapmıştır. Kurumun ilk çalışması ise Türk tarihinin ana hatlarını ortaya koyan “Türk Tarihinin Ana Hatları” olmuştur. Birkaç yıl sonra Türk Ocakları’nın kapatılmasıyla kurum sırayla Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti”, “Türk Tarihi Araştırma Kurumu” ve “Türk Tarih Kurumu” adını almıştır.

Türk Tarih Kurumu kuruluşundan itibaren dört ciltlik lise tarih kitapları hazırlamış, Piri Reis Haritası ve Kitab-ı Bahriye gibi eserleri yayımlamış, Alacahöyük kazı raporlarını basmış ve 1937 yılından itibaren de Belleten dergisini çıkarmıştır. Bunlar kurumun faaliyetlerinden bazılarıdır. Günümüzde de varlığını sürdürmeye devam Türk Tarih Kurumu ülkemizin en önemli kurumlarından birisidir.

Atatürk hayatının son dönemlerine kadar Kurum’un çalışmalarını yakın takip etmiş ve birçok toplantıya da katılmış ve gelirinin bir kısmını da buraya bağışlamıştır. O’nun öncülüğünde kurulan Türk Tarih Kurumu kısa sürede tarih araştırmaları, yayıncılık ve arşiv çalışmalarıyla öncü bir kurum haline gelmiştir. Bugün Türk Tarih Kurumu Atatürk’ün vizyonunu sürdüren, Türk tarihini araştıran ve belgelerle kayıt altına alan saygın bir kurum olarak çalışmalarını devam ettirmektedir.

Türk Tarih Kurumu Ne Yapar?

Türk Tarih Kurumu’nun faaliyet alanı sanıldığının aksine çok daha geniştir. Elbette en bilinen yönü arşiv yapısıdır fakat işlevleri bununla sınırlı değildir. Kurum modern anlamda aslında bir kültür ve bilim merkezidir. Kurum kuruluş amacına sadık kalarak çalışmalarını sürdürmektedir. Kurumun temel hedefi Türk ve Türkiye tarihini bilimsel yöntemlerle incelemek, araştırmak ve tanıtmaktır. Bunun yanı sıra Türklerin medeniyete katkılarını ortaya koymak, bu bilgileri yayımlar aracılığıyla geniş kitlelere ulaştırmak ve elde edilen veriler doğrultusunda Türk ve Türkiye tarihini yazmak da Kurum’un asli görevleri arasında yer alır.

Kurum, kuruluşundan bu yana belgeler toplamak, arşivleri düzenlemek, araştırmalar yapmak ve yayınlar çıkarmak suretiyle bu amacı gerçekleştirmiştir. Türk Tarih Kurumu, akademik araştırmalar, kitaplar, makaleler ve kongreler aracılığıyla hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda Türk tarihinin doğru şekilde anlaşılmasını sağlamaya devam etmektedir.

Türk Tarih Kurumu sadece akademiye değil toplumun her kesimine hitap eder. Toplumsal hafızayı diri tutan ve tarihin doğru bir biçimde anlaşılması için zemin hazırlayan bir yapı olan kurum kapılarını sonuna kadar halka açıyor. Bu gibi tarih kurumlarının görevi sadece geçmişi anlatmak değil aynı zamanda geçmişi bugünün insanıyla da buluşturarak geleceğe taşımaktır. Türk Tarih Kurumu’nun dijitalleştirme adımı da ülkemizin kültürel geleceğine atılan önemli bir adımdır.