Kurban Bayramının ilk telaşı geride kaldı. Bayram günleri gelip geçse de bizde bıraktığı izler kalıcıdır. Bayramın insanlık için taşıdığı mesaj, yalnızca birkaç güne sıkışıp kalmasın. Bu özel günlerin ardından hayatımıza yeni bir başlangıç için güç olsun. Çünkü bayramlar sadece geçmişi yad etmek için değil; gelecekle ilgili yeni kararlar almak için birer fırsattır. Bayramın gerçek etkisi, bayram sonrasında kendini gösterir.
Peki, nasıl bir başlangıç yapabiliriz? Bayram bizde nasıl bir etki bırakmalı? Acaba bayramın asıl mesajını kendi hayatımızda uygulayabilir miyiz? Birlikte düşünelim!
Bayramın Gerçek Etkisi Ne Zaman Başlar?
Bayramda kimi zaman büyüklerimizin sofrasında kahkaha attık, kimi zaman mezarlık ziyareti yaparak sevdiklerimize dualar yolladık, kimi zaman çocukların heyecanına ortak olup onlarla oynadık… En fazla da ziyaret ettiğimiz, yolda karşılaştığımız, yüz yüze görüşemeyeceğimiz kişilere “Bayramınız mübarek olsun” diyerek sesimizi duyurduk.
Kurduğumuz bu temas, sosyal bağlarımızı yeniden güçlendirir. Çünkü bayramlar, insanları birbirine yaklaştıran özel zamanlardır. Bu bağlar, toplumu dönüştüren en önemli güçlerden biridir. Bayramlar sayesinde insanlar birbirlerine yeniden bağlanır ve bu birlik duygusu bayramdan sonra da sürer. Her yıl kutladığımız iki bayram, toplumdaki dayanışma ve kardeşlik hissini tazeler.
Bir insanın yalnız olmadığını bilmesi, hayatın zor şartlarında başkalarından destek alabilmesi çok önemlidir. Kendisini anlaşılmayan ve yalnız hisseden kişilerin kolayca intihara sürüklendiğine haberlerden şahit oluyoruz. O yüzden bayramların bizde bıraktığı karşılıklı ilgi ve sevgi, ruh halimize iyi gelir. Bizi iyileştirir.
Bayramlar aynı zamanda hoş görüyü de beraberinde taşır. O günlerde birbirimize daha anlayışlı oluruz. Bir tartışma olacağı zaman bile “Bugün bayram” diyerek susar ve sakinleriz. Çünkü o günlerde kalpler hoş tutulur. Bu ahlaki bir ilkedir. Bayram günleri sevinç ve barış günü olarak değerlendirilir. Bu tutumumuz neden bayram sonrasında da devam etmesin?
Allah katında sevabı büyük olan davranışlar, zaten bayramlarda gösterdiğimiz güzel ahlaktır:
Küs kalmak değil, barışmak sünnettir.
İnsanlara tebessüm etmek, sadakadır.
Mümin bir kardeşini sevindirmek sadakadır.
Bayramlar; birlik, beraberlik ve paylaşma bilincini kalbimize işler. Asıl mesele bu küçük adımların hayatımızda anlamlı değişiklikler oluşturmasına izin vermek. Bu güzel alışkanlıkları yılın geri kalanında da sürdürebiliyor muyuz?
· İnsanlarla ilişkilerimiz güçlü bir şekilde devam edebiliyor mu?
· Küskünlüklerimizi giderebiliyor muyuz?
· Kalplerimiz yumuşak kalabiliyor mu?
· Sürekli yargılamak yerine anlamaya çalışabiliyor muyuz?
Bu Bayramın Bize Kattığı Değerler: Arınma, Kendini Aşma ve Empati
İnsan psikolojisinin temelinde sahiplenme duygusu vardır. Her şey için “Bu benim” veya “Ben yaptım” deme eğilimindeyiz. Bu sahiplenme bazen mala, bazen makama, bazen kazanca yönelir. Ancak kurban ibadeti, bu bakış açısını sarsan derin bir farkındalık kazandırır. Çünkü bu ibadet ile insan değer verdiği şeyleri Allah için gözden çıkarır.
Bu ibadet bize şöyle fısıldar:
“Verilenler, aslında emanet!”
Allah’ın yarattığı hayvanlar bize verilen nimetlerdendir. Onlar, Allah’ın emrine uygun olarak kesilirse bu, ibadete dönüşür. Ancak çoğu zaman nimetlere kibirle, bencillikle, hırsla yaklaşırız. İşte Kurban Bayramı, bizi bu duygulardan arındırır. Bu yönüyle nefis terbiyesinin en etkili halidir.
Bayramla birlikte manevi değerler yavaş yavaş içimize işler. Modern dünyada öteki ile ilişki kurmak çok kolay değildir. Ama bayram öteki ile bağı kolaylaştırır. Bizden başkasını görme bilinci verir. Fakirler, ihtiyaç sahipleri hatırlanır.
Bir insanın başka bir insanın sofrasına et götürmesi empati kurmayı gerektirir. Kalbi bir yakınlaşma getirir. Çünkü verenin kalbi yumuşar. Alanın kalbi ısınır. Bu kurulan gizli bağ, her iki gönül için de şifa olur. Merhamet duygusu canlı kalır.
Zaten iyi insan olmak bu küçük adımların içinde gizli değil midir?
Yardım ettiğimiz kişi de “Ben yalnız değilim” hissini yaşar. Zaten bayramın kendi içindeki ritüelleri bunu gösterir bize. Beraber bayram namazı kılınır. Cami çıkışı toplu bir bayramlaşma yapılır. Kurban kesim yerlerine beraber gidilir. Bütün bunlar toplumu güçlendirir. Kolektif bir ruh hali oluşturur. Aidiyet hissini güçlendirir.
Bu kolektif bilinç insanı güvende hissettirir. Yoksa her gün birbirine şiddet uygulayan, sokakta birbirine bağıran insanların arasında yaşamak bizi birbirimizden soğutmaktan, tedirgin olmaktan başka bir işe yaramaz.
Öyleyse Kurban Bayramı ile hayatımıza katılan anlamlar, sadece dini bir vecibe değil; ruh sağlığımızı ve toplumumuzu güçlendiren de bir reçete gibidir.
Bencilliğin İlacı: Bayramla Başlayan Paylaşma
Kurban Bayramı büyük bir duyarlılık eğitimi verir. Çünkü kestiğimiz etleri, muhtaç olanlara ulaştırmak, komşumuzla paylaşmak, akrabamıza ulaştırmak paylaşma ruhunu geliştirir. İnsan kalben vermeye meyilli bir yapıya sahiptir. Yardım eden insan mutlu olur. Yapılan araştırmalar, paylaşmanın insan ruhunu beslediğini gösteriyor. Paylaşmanın tadı unutulursa insan başkasının mutluluğunu önemsemekten çok kendi mutluluğuna yönelmeye başlar.
İnsan paylaşmayı öğrendikçe, verdikçe başkasını düşünmeyi öğrenir. Ne yazık ki modern zamanlar bireyselleşme çoğu zaman bencilliğe dönüşebiliyor. Bu durum hem empatiyi zayıflatır hem de sosyal ilişkileri yıpratır. Bencilliğin insana ve topluma kattığı pek çok zarar vardır. Bencil insan genellikle:
· Kendi çıkarını düşünür. Önceliği kendisine verir “Ben her şeyi hak ediyorum” diye düşünür.
· Başkalarının duygularını anlamaya yanaşmaz.
· Maddi veya manevi bir şey vermek zor gelir. Elindekini kaybedeceğini zanneder.
· Başkalarının başarısından rahatsız olabilir.
· Hep haklı olduğunu düşünür.
İşte bu döngüyü kişi farkındalıkla kırabilir. Nefis insana “Verme, kaybedersin” dedikçe vicdan ve kalbin sesi “Ver, kazanırsın” der. Paylaşmak egoyu törpüleyen güçlü bir eylemdir. Kurban Bayramı da insanın kendini iyiliğe ve vermeye alıştırması için büyük bir nefis terbiyesini içinde barındırır.
Biz de paylaşma ruhunu sadece bayramla sınırlı bırakmayalım, bir hayat tarzı haline dönüştürelim ne dersiniz?
Bayramdan Sonra Değerleri Yaşatmak Mümkün mü?
Evet, mümkün!
Yeter ki gerçekten isteyelim. Çünkü her dönüşüm bir niyetle başlar.
Bayramlar, tatil değil; manevi bir uyanış ve yenilenme zamanıdır. Kendimize şu soruları sormakla başlayalım:
Nasıl daha iyi insan olunur?
Şefkat ve merhamet nasıl kullanılmalıdır?
Paylaşmanın anlamı nedir?
Bayramın ardından alınacak kararlar, yalnızca bireysel değil; toplumsal bir dönüşümün de başlangıcı olabilir. Bayramla beraber kazandığımız, öğrendiğimiz, sorguladığımız değerler dönüşüm için birer fırsattır. Yıl boyu bayram ruhu yaşamak ve yaşatmak mümkündür. Nasıl mı?
· Yardıma muhtaç birinin ihtiyaçlarını gidermek için çabalamak
· Her gün bir tebessümle bile olsa iletişim kurmak
· Her gün küçük bir iyilik yapmaya çalışmak
· Ailemize, akrabalarımıza daha fazla zaman ayırmak için gayret etmek
· Teslim olduğumuz şeyleri sorgulamak
· Zamanımızı, paramızı, düşüncelerimizi nelere hapsettiğimizi fark etmek
Unutmayalım; küçük adımlar, büyük değişimlerin habercisidir.
Kazandığımız bu farkındalıklar, hem dünya hayatımızı hem de ölümden sonra geçireceğimiz ebedi hayatı olumlu etkiler. Öyleyse bu günler bizim için bayram sonrası kararlar aldığımız ve uyguladığımız zamanlar olsun!
Bayram ruhunu ömrümüze yayalım.
Daha iyi bir insan olma yolculuğumuza bugün bir mihenk taşı atalım!