Velilerin en ortak dertlerinden biri, çocuğu masaya oturtup ders çalışmasını sağlamak. Üstelik “Dersini yap” denildiğinde, çoğu çocuk daha fazla tepki gösteriyor; otursa bile kısa sürede kalkıyor.
Peki, veliler ne yapmalı? Çocuklara ders çalışma bilinci gerçekten kazandırılabilir mi?
Sorumluluk Dayatılmaz, Kazandırılır
Bir çocuğa emir ya da baskı yoluyla sunulan her davranış, çocuk tarafından kısa sürede reddedilir. Bir davranışın içselleştirilmesi ve yaşamın doğal bir parçası haline gelebilmesinin yolu, model olmaktan geçer.
Sürekli söylemek veyahut söylenmek, tıpkı yüzmeyi suya girmeden, sözcüklerle öğretmeye benzer. Bu şekilde yüzme ne kadar öğrenilebilirse çocuğa zorla kazandırılmak istenen diğer davranışlar da o kadar karşılık bulur.
Sorumluluk çocuğun yaşına uygun adımlarla ve anne babanın tutarlı davranışlarıyla inşa edilir. Ders çalışmak bir zorunluluk gibi sunulduğunda, çocuk görev bilinciyle değil; baskı hissiyle yaklaşır. Zamanla da bu zorunluluğu reddetmeye başlar. Oysa anne baba rehberliğinin amacı, ödevi yapmasını hatırlatmak değil; çocuğun kendi sorumluluğunu fark edip yerine getireceği bir düzeni kurmaktır. Yani ödevini yapması gerektiğini bileceği ve unutmayacağı bir düzeni oluşturmaktır.
Bunun da iki önemli eşiği vardır:
Birincisi, model olmak.
İkincisi ise yaşa uygun sorumluluk vermektir.
· Çocuklar, içinde büyüdükleri evin düzeninde her şeyi görüp işitirken farkında olmadan pek çok davranışı içselleştirir. Anne babanın tutumları, işleri nasıl takip ettikleri, evde nelere öncelik verdikleri çocukların hafızasına kazınır. Böylece çocuğun zihninde görev ve sorumluluk kavramlarının temeli oluşur.
· Çocuğun yaşına ve gelişimine uygun olarak yapabilecekleri için alan açmak önemlidir. Mesela daha küçük yaşlardan itibaren kendi yemeğini yemesine fırsat vermek, 4 yaşından itibaren oyuncaklarını toplamasını öğretmek gibi basit adımlar, güçlü bir başlangıcı oluşturur.
Çocuk sorumluluklarını yerine getirdiğinde de onu eleştirmeden, mükemmeliyetçi bir beklenti içinde olmadan çabasını takdir etmek çocuğa içsel bir tatmin duygusu verir. Ayrıca çocuğu aldığı sorumluluğu yapabileceğine inandırmak ve ona o güven duygusunu vermek pekiştirici olur.
Aynı zamanda sorumluluğun sonucunda ortaya çıkan faydayı göstermek de davranışın anlamını derinleştirir. Mesela: “Odanı topladığın için çok düzenli bir alana sahip oldun, bu alanda ne güzel oyun oynanır. Nasıl hissediyorsun? Güzel bir duygu olmalı.”
Küçük yaşlardan itibaren sorumluluklarını öğrenen bir çocuk, ödev zamanı geldiğinde bunun bir yük değil, doğal bir görev olduğunu daha kolay fark eder.
Ders Çalışma Alışkanlığı, Rutinin İçinde Olmalı
Çocuklar için ders çalışmak çoğu zaman keyifli bir etkinlik değildir. Bu yüzden de onlarda ders çalışmaya karşı bir direnç oluşur. Ancak ders çalışmanın içselleştirilebilmesi, zorunluluk değil; sorumluluk duygusu ile mümkündür.
Bunun için de bir çalışma rutini oluşturulursa çocuk rutine daha kolay ayak uydurur. Çünkü çocuk, düzenli bir rutine uyum sağladıkça direnci azalır. Uzmanlara göre etkili bir rutin için üç temel adım öne çıkar:
· Her gün aynı saatte çalışmaya başlamak ve belirli bir süre belirlemek,
· Odaklanma süresi kısa çocuklar için 20 dakika çalışma, 5 dakika mola sistemini uygulamak,
· Hangi derse ne kadar zaman ayrılacağını önceden planlamak.
Rutinin en önemli faydalarından biri, beyne güven hissi vermesidir. Çünkü beyinde oluşan alışkanlık döngüsü, davranışı otomatik hale getirir. Böylece çalışma artık büyük bir çaba gibi değil, doğal bir süreç olarak algılanır. Bu durum direnç oluşturmaz, kaygıyı da azaltır.
Yapılan araştırmalarda öğrencilerin neye ne kadar çalışacaklarını bildiklerinde kendilerinde bir kontrol hissinin oluştuğunu gösteriyor. Bu aynı zamanda sınav zamanı konuları yetiştirmeme paniği de azaltır. Uzmanlar, erken yaşta oluşturulan rutinlerin kalıcı olacağını belirtir. Bu alışkanlık, yalnızca okul başarısını değil; bireyin özgüvenini, sorumluluk bilincini ve zaman yönetimi becerisini de şekillendirir.
Beyin üzerinde yapılan MRI çalışmalarında molalarla yapılan ders çalışma düzeninin öğrenmeyi hızlandırdığı gözlenmiş. Bu şekilde bilginin uzun süreli hafızaya alınması kolaylaşmış. Yani molalar yorgunluğun önüne geçmiş ve odaklanma süresini arttırmış.
Rutin oluştururken çalışma ortamı da en az zaman kadar önemlidir. Dağınık, gürültülü ya da dikkat dağıtıcı alanlar odaklanmayı zorlaştırır. Çocuğun zevkine uygun, sade ve düzenli bir çalışma köşesi oluşturmak adaptasyonu kolaylaştırır.
İçsel Motivasyon Kazandırmanın Sırrı: Cezadan Uzak Durmak
Birçok ailede benzer metot kullanılıyor:
“Dersini yapmazsan dışarı çıkamazsın!”
“Sınavdan düşük not alırsan bilgisayar başına geçemezsin!”
Peki, bu yöntem işe yarıyor mu?
Evet.
Ama sadece kısa vadede işe yarıyor.
Ve uzun vadede çocuğun içsel motivasyonunu zedeliyor!
Ceza da ödül de kısa vadede işe yarıyor gibi görünse de amaç ya elde etme ya da kaçınma davranışı etrafında toplanıyor. Oysa asıl amaç, çocuğun öğrenmeyi kendisi için istemesidir.
Öğrenebilmenin sağlanabilmesi için kişinin yapabildiğini görmesi gerekir. Gerçek motivasyonu sağlayan şey de budur. Çünkü çocuk yapabildiğini gördükçe başarı hissini tadar. O yapabildiği şeye karşı da ilgisi, merakı ve öğrenme isteği artar.
Bu nedenle ceza vermek, çocuğa “Başarısızsın” demek işe yaramaz. Ama güvenini destekleyecek ifadeler kullanmak motive eder:
“Biraz daha çalışırsan yapabileceğine inanıyorum!”
İçsel motivasyonun tohumu, cezayla değil; inandırarak ve güven vererek yeşerir.
Her Çocuğun Öğrenme Ritmi Farklıdır
Bir çocuğun motivasyonunu kıran, öğrenme isteğini azaltan en önemli etkenlerden biri kıyaslamadır. Çocukları birbiriyle karşılaştırmak, çocuğun özgüvenini kırmaktan başka bir işe yaramaz. Kıyaslama yapmak derin bir yetersizlik hissi oluşturur. Hatta çocuğun gizli bir öfke hissetmesine de sebep olabilir. Hatta bazı çocuklar, sırf bu baskıya tepki olarak ders çalışmayı bile reddedebilir.
Oysa her çocuğun öğrenme biçimi farklıdır. Kimisi görerek kimisi duyarak daha iyi kavrar. Kimi sabah saatlerinde çalışmayı tercih eder, kimi gece geç saatlerde sessizliği tercih eder. Kalıcı öğrenme ancak kendi öğrenme stiline uygun planlandığında gerçekleşebilir. Bunun için de çocuğun ritmini keşfetmek lazım. Belki şu sorular bu konuda rehber olabilir:
· Çocuk hangi derse karşı daha ilgili?
· Hangi konular daha fazla heyecanlandırıyor?
· Başarısız olduğu konular neler?
· Desteğe hangi yönde ihtiyacı var?
Unutmamak gerekir ki her çocuk kendine özgü bir bireydir. Ona rehberlik edecek en önemli kişiler ise onu olduğu gibi kabul eden ve gelişimini sabırla destekleyen anne ve babasıdır; ailesidir.
Ders Çalışma Sorumluluğu Sabırla Yeşerir
Çocuklar kendi potansiyellerini fark ederlerse içlerinden gelen bir sesle çalışmaya başlarlar. Bizim yegâne görevimiz, o sesi ortaya çıkarmak ve çocuğun o sese kulak vermesini sağlamaktır.
Ancak çalışma sorumluluğu tek bir günde veya tek bir cümleyle yerleşmez veya oluşmaz. Elimizde sihirli bir değnek olsaydı belki bu mümkün olurdu. Bu sabır ve istikrar gerektiren bir süreç.
Bir bitkinin filizlenmesi için nasıl suya, güneşe ve zamana ihtiyaç varsa çocuğun sorumluluk bilincinin gelişmesi için de anlayışa, rehberliğe ve olumlu desteğe ihtiyaç vardır.
Verilen emek, bir gün mutlaka meyve verir.