Çocukların ders çalışmaya karşı direnç göstermesi, birçok ailenin ve eğitimcinin karşılaştığı bir durum. Peki, öğrenmenin bu temel süreci neden birçok çocuk için kâbusa dönüşüyor? Bu sorunun cevabı, çoğu zaman düşündüğümüzden daha derin. Ama çoğu zaman cevabı isteksizliğe hatta tembelliğe yaftalayıp meseleyi geçiştirebiliyoruz.
Altta yatan ise daha farklı sorunlar olabilir: sınav kaygısı, yanlış ders çalışma teknikleri, motive olamama, aile baskısı gibi görünmeyen madalyonun öteki yüzü… Biz de biraz çocukların dersle ilişkine bakalım. Acaba onları neler etkiliyor?
Çocuklar Dikkatini Toplayabiliyor mu?
Çocukların dikkatini toplayamamalarının ardında pek çok etken yatıyor. Çevresel etkenlerden tutun da psikolojik faktörlere kadar pek çok farklı sebep olabilir. Ama günümüzde çocukları en fazla etkileyen durum çok fazla uyarana maruz kalıyor oluşları. Çünkü ders çalışılan ortamda ses ve hareket olduğunda odaklanma zorlaşır.
Televizyon, tablet ve telefon üçlüsü dikkat dağıtıcı unsurların başında geliyor. Dijital dünyanın içinde çok fazla renkli ve hızlı içerik var. Youtube videoları kısa sürüyor. TikTok ise 15 saniyede anlatacaklarını bitiriyor. Böylesine kısa sürede değişen görüntüler beynin ödül mekanizmasını alışkanlık haline getirmesine sebep oluyor.
Konuyla ilgili en son Çin’de yapılan bir araştırma, kısa videoların özellikle ilkokul çağındaki çocukları nasıl etkilediğini ortaya koyuyor. Ne yazık ki kısa videolar akademik başarıyı olumsuz etkiliyor. Dikkat düzeyini azaltıyor. Bu da sınav performansını düşürüyor. “Videolar motivasyonla nasıl ilişkilendirilebilir?” diye düşünebilirsiniz.
Kısa videolar, beynin ödül sistemini uyarıyor. Hızlı bir şekilde dopamin salgılanmasına sebep oluyor. Bu da anlık olarak kişiyi ödül mekanizmasına yönlendirmiş oluyor. Oysaki ders çalışmak uzun vadeli bir sorumluluktur. Beynin dikkatini sürekli yeniden yönlendirmesine sebep olur, bu da ders çalışma motivasyonu için olumsuz bir etki yapar.
Ne yazık ki dijital platformlar, odaklanma probleminin başlıca sebeplerindendir. Bu yüzden de evde ders başına oturmak, konsantre olmaya çalışmak oldukça zorlaşmaktadır.
Sınavlar Kaygı mı Ölçüyor, Bilgi mi?
Sınav kaygısı çoğunlukla başarı baskısı sebebiyle ortaya çıkıyor. Ayrıca geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler de bu durumu tetikliyor. Çünkü çocuklar başarıyı değerle eş olarak gördüklerinde “Ya yapamazsam?” sorusu sınavdan önce stres oluşturuyor. Bazı çocuklar başarısız olurlarsa sevilmeyeceklerini düşünüyorlar. Bunun yanı sıra ailenin yüksek beklentileri de çocuğun üzerinde yoğun bir baskı oluşturuyor.
Aslında sadece bilgiyi ölçmek için yapılan sınavlar, bilgiden çok çocukların psikolojisini sınıyor. Bu da haliyle strese sebep oluyor. Bilgi eksikliğini ölçmesi gereken sınavlar, çocuktan beklentilerin artmasına sebep oluyor. Bu da çocuk üzerinde başaramama korkusunu tetikliyor.
· “Başaramazsam ailem üzülür.”
· “Herkes benden daha iyi.”
· “Çalışsam bile olmuyor!”
· “Ben zaten matematikten anlamıyorum.”
Bu ve benzer iç konuşmalar, kendini değersizleştirmeye ve kaygıyı da yükseltmeye sebep oluyor. Sınav döneminde zorlanmak sadece bilgiyle eş değer olmuyor maalesef; çocuklar benlik algısını çevresiyle ediniyor. Bu yüzden özellikle LGS, YKS gibi kritik etkiye sahip sınavlar sadece bilgiyi ölçmüş olmuyor. Böylesi büyük sınavlardan önce çocuklara duygularını tanımayı, stresle baş etmeyi ve özgüven geliştirmeyi öğretmek gerekiyor.
Ne yazık ki bu tarz sınavlarda oluşan rekabet ortamı, kıyaslama ve yarışmayı da beraberinde getirerek sınavın asıl amacının dışına çıkıyor.
Neden Motivasyon Uzun Sürmüyor?
Ders çalışmayı sevdirmek ödül veya cezadan beslendiğinde, aferin almak, yıldızlı pekiyi kapmak önemli hale gelir. Ama bunlar dış kaynaklı motivasyonlardır. Zamanla da etkisini yitirdiğini kendi hayatımızdan da çocuklarınınkinden de gözlemliyoruz. Zaten yapılan araştırmalar da bu gözlemimizi doğruluyor. Evet, bu kısa vadede etki oluşturuyor ama kısa vadede.
Harvard Üniversitesi'nin Gelişen Çocuk Merkezi öğrenmenin içsel motivasyonla olan bir eğilim olduğunu söylüyor. Doğuştan gelen bu özellik aynı zamanda çevresel faktörlerle de desteklendiğinde çocukların öğrenmeye olan ilgisi artıyor. Yine başka bir araştırma da Stanford Üniversitesi’nde Mark Lepper’e ait. Çocuklara oyunlaştırılmış ve seçim hakkı verilmiş etkinliklerle çocukların öğrenmeye olan ilgisinin arttığı gözlemlenmiş. Evet, ödül bir süre etki ediyor, ama ödül kalktığında motivasyon da düşüyor.
Kalıcı ve sürekli öğrenme, ilgi ve merakla olduğunda yani içsel bir motivasyon taşıdığında daha etkili oluyor. Bunun için de çocuğun kendisi için anlamlı bir hedef belirlemesi ve o hedefe yönelik çalışması gerekiyor. Eğer çalışmasının amacını belirleyemezse motivasyon kısa sürer. Anlamlı hedefler belirlemek belki de “Ders çalışma motivasyonu nasıl sağlanmalı?” sorusunun da cevabını beraberinde getirir. Ne dersiniz?
Aile Tutumu Motivasyonda Ne Kadar Etkili?
Her anne baba çocuğunun başarılı olmasını ister. Bu istekle de çocuğa sürekli çalışmasını telkin eder. Bir süre sonra ne yazık ki bu “Çalış” sözünün çocuk üzerindeki etkisi, baskı olabilir. Tam tersi etki oluşturarak çocuğu derslerden soğutur. Odaklanma problemi yaşamasına yol açabilir.
Çocukların ailelerinden aslında istedikleri şey basittir: koşulsuz sevgi. Her durum ve şartta çocuklar sevildiklerini bilmek ister. Başarısız olduklarında cezalandırılmak istemezler. “Sen varlığınla değerlisin” mesajını alan çocuk, zaten tekrar deneme cesareti gösterir.
Anne-babalar çocukların duygusal dünyasını şekillendirdiğinden yalnızca akademik başarıya odaklanılmamalıdır. Bunun için de özellikle LGS ve YKS döneminde duygusal rehberlik daha etkili olacaktır:
· Eleştirmeden destek sunmak yapıcı olur.
· Başka çocuklarla kıyaslamak çocuğun kendisini yetersiz hissetmesine sebep olur.
· Sonuca odaklanmak çocuğun çabasını görmezden gelmek olur.
· Çocuk dinlenildiğini hissederse kendisini daha çok açar.
Aşırı kontrolcü yaklaşmak da tamamen ilgisiz olmak da çocuğu yorar. Sevildiğini bilen ve çabası görülen çocuk, sadece derslerde değil; hayatın her alanında güçlü adımlar atar. O yüzden destekleyici anne babalar çocuklarının en büyük motivasyon kaynağıdır, desek abartmış olmayız.
Ders Çalıştırmayı Kolaylaştıran Etkili Yöntemler Var mı?
Her çocuğun öğrenme tarzı farklıdır. Öğrenme stilini keşfeden çocuk, kendi ritmini yakalayarak ilerleyebilir. Öğrenme, ders çalışma teknikleri ile bir zorunluluktan çok gelişimin bir parçası haline gelebilir.
· Çalışma ortamının sadeleştirilmesi ve dikkat dağıtıcı unsurların kaldırılması önemlidir.
· Renkli kalemler, post-it’ler ve diğer görsel araçlar kullanılabilir.
· Pomodoro tekniği ile zaman yönetimi sağlanabilir.
· Evde çalışmak zor geliyorsa, kütüphane tercih edilebilir.
· Küçük hedefler belirlenerek, günlük planlar hedeflenebilir.
· Tekrar yapmak, kendi cümlelerini kullanarak özet çıkarmak bilgiyi pekiştiricidir.
· Fiziksel aktivite yapmak sonraki öğrenme saati için odaklanmayı kolaylaştırır.
Öğrenmek bir yolculuktur ve ömür boyu sürecek bu yolculukta çocukların kendilerini tanıması, zaman zaman motivasyon kaybı yaşamaları doğaldır. Bu süreçte çocuğun kendi ritmini bularak ilerlemesinde aile desteği birinci sırada yer alır. Çocuğa gösterilen sabır, anlayış ve saygı onun en büyük motivasyon kaynağı olacaktır.
Motivasyon emir ile değil; anlayış ile beslenir. Aslında her hata bir öğrenme fırsatıdır. Belki de çocuğun hayatına rehberlik edecek en önemli kazanım da budur. Bir çocuğa sadece bunu bile kazandırabilsek hayatına büyük bir katkı sunmuş oluruz.