Yarın Yaparım… Pazartesi başlarım… Daha çok zaman var… Kim bilir bunları kaç kere söyledik? Kaç kez “Sonra hallederim” deyip belki de hayallerimizi, hedeflerimizi erteledik. Ama o “yarın” hiç gelmedi. Çünkü içten içe biliyoruz ki aslında ertelediğimiz şeyden kaçıyoruz. Bugün biraz niye ertelediğimize değinmek istiyorum. Biliyorum ki bizim de çocuklarımızın da ortak derdi bu: Erteleme!
Neden Sürekli Ertelediğimizi Biliyor muyuz?
Erteleme yalnızca bir alışkanlık değil, aslında bir savunma mekanizmasıdır. Çünkü zihnimiz zorlandığında kaçmayı yeğler. Yapılan araştırmalar beyinde bulunan limbik sistemle prefrontal korteksin kritik rol oynadığını gösteriyor. Yani? Limbik sistem duygularımızı kontrol eder ve acıdan kaçmak ister. Prefrontal korteks ise plan yapar, odaklanır, mantık yürütür. Gelecekle ilgili aldığımız kararları burada veririz.
Biri “Şimdi yap” der, diğeri “Şimdi keyif almıyoruz, daha sonra yap” der. “Plan yap ve sabret” diyen beynimizin gelişmiş, yönetici kısmı hedefler koymamıza yardımcı olur. Bu ikiliden hangisinin mücadeleyi kazanacağını içinde bulunduğumuz durum, hislerimiz ve alışkanlıklarımız belirler.
· Eğer yorgunsak, stresli ve kaygılıysak beynimiz hemen rahatlamak ister. O zaman da limbik sistemin dediği olur.
· Daha sakinsek, dinginsek prefrontal korteksimiz etkili çalışır. Uzmanlar bu bölgenin kas gibi çalıştığını söylüyor. Onu ne kadar sık kullanırsak güçleniyor. O yüzden küçük planlara uymaya başladıkça zamanla bu bölge karar vermemizde daha baskın oluyor.
· Eğer yapacağımız görev zorsa veya bize sıkıcı geliyorsa işte komut hemen geliyor: “Ertele, bu sıkıcı, başka bir şey yap!” Bunun farkında olan kişi eğer bunu dillendirirse “Evet, şu an sıkıldım, bu yüzden de bu işten kaçmak istiyorum“ derse bu farkındalık hemen diğer bölgeyi devreye sokar.
Yapılan başka bir araştırmanın sonuçları da psikolojik nedenlerin etkisine değiniyor. Mesela mükemmeliyetçilik düşüncesiyle kişi “Bu işi mükemmel yapmayacaksam başlamam” diyebiliyor. Veya başarısız olma ihtimalini düşünen kişinin kaygısı artıyor. O kaygı da işi yapmasını geciktiriyor. Piers Steel’e ait başka bir araştırmada da ertelememizin sebepleri 4 ana grupta toplanmış:
· Gelecek fayda azsa
· Hemen şu anda yapılan iş fayda vermiyorsa
· Kişi dürtüselse (Yani limbik sistemi prefrontal korteksi susturuyorsa, daha güçlü ise)
· Görevin sonuçları uzak bir geleceğe aitse
Beynimizin nasıl çalıştığını daha iyi anlarsak duygularımızı da daha iyi yönetmeyi öğrenebiliriz. Verdiğimiz tepkilerin ardında çoğu zaman “Şu anki huzuru koruma” isteği yatar. Bunu fark etmek, en iyi zamanı beklerken aslında neden harekete geçemediğimizi anlamamıza yardımcı olabilir.
Teknoloji Ertelemeye Sebep Oluyor mu?
Evet, olmaz mı?
Günümüzde zamanımızın büyük bir kısmı nasıl geçiyor? Bir düşünün! Sosyal medya zamanınızın kaçta kaçını alıyor? Bildirimler… Sürekli değişen içerikler… Videolar… Özellikle çocuklar, gençler ve tabii ki biz yetişkinler bu etki altında dikkat dağınıklığı yaşıyoruz. Yani bir işe odaklanmada zorlanıyoruz.
Aslında teknoloji bilgiye hızlı erişim sağladığı için pek çok insanın hayatında verimliliği artırıyor. Ancak sosyal medya uygulamaları için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Bir anda kontrolsüz şekilde araya giren bildirimler sınır koymayı zorlaştırıyor ve bir bakmışız ki saatler akıp gitmiş. Yapılacak işler kalmış. Kontrolsüz kullanım olduğu sürece ertelemenin en büyük destekçisi olarak teknolojiyi gösterebiliriz.
En azından çalışırken bildirimleri kapatmak veya çalışma alanından uzak tutmak ciddi fark oluşturur. Bunu test etmek çok basit. Hatta Kimi zaman elektriklerin kesildiği, internet bağlantısının olmadığı anlarda ne kadar verimli olduğunuzu hatırlayın. O zamanlarda nasıl etkili çalışıyoruz?
5 Huberman Tekniği: Erteleme Alışkanlığı Değiştirebilir mi?
Evet, erteleme alışkanlığı değişebilir. Ama öncelikle kişinin bunu fark edip kabullenmesi gerekir. Çünkü aslında kişi ertelediğini kabul etmez. Çünkü bugün değil, yarın yapacaktır. İlk adım farkındalık.
Stanford Üniversitesi’nde profesör olan sinir bilimci Andrew David Huberman davranışlar ve motivasyon konularında yaptığı çalışmalarla bilinir. Erteleme üzerine yaptığı çalışmalar, bize önemli bir yol haritası sunuyor. İşimize yarayacak 5 teknik:
(1) Huberman ertelemenin motivasyon sistemiyle bağlantılı olduğunu vurgular. Dopamin sistem bu yüzden önemlidir. Çünkü motivasyonun ve ödül beklentisinin kaynağı burasıdır. Huberman der ki eyleme geçin! Çünkü birkaç dakikalığına işe başlamak dopamin üretimini artırır. Bu da yapılan işe devam etme isteği oluşturur. Yani aslında eskilerin dediği, başlayınca devamı gelir, işte tam da bu yüzdendir.
(2) Yorgun olduğumuzda ve odaklanmanın düşük olduğu zaman dilimlerinde ertelemeye olan eğilim artar. Bunun için biyolojik saate göre hareket ederek zor işleri odaklanmanın yüksek olduğu saatlerde yapmak verim getirir. Bu da Huberman’a göre sabah 9 ila 11 arasıdır.
(3) Biyolojimizin motivasyon üzerinde etkisi var. Huberman gün ışığına çıkmanın önemini vurgular. Sabah duş almanın ve güne egzersizle başlamanın kortizole etkili olduğunu ifade eder. Bu da motivasyon arttırıcıdır.
(4) Kaygı ve başarısızlık korkusu insanı tetikler. Çünkü bu korku şöyle söylettirir: Başlamazsam başarısız da olmam. Bunun için Huberman, stresi azaltmayı ve odaklanma sistemini aktive etmeyi önerir. Bunun için nefes egzersizleri iyi bir başlangıç.
(5) Ertelemenin olumsuz alışkanlıklarla ilgili olduğunu belirtir Huberman. Bu döngünün kırılması için de davranış protokelleri önerir. Mesela tekrarlayan olumlu davranışlarla döngü kırılabilir. Büyük görevleri, küçük parçalara bölmek, enerjik zamanlarda düşünmeden işe girişmek gibi…
Ertelemenin Acısı: Psikolojik Yük
Mükemmeliyetçilik… Aslında yetersiz görünmeyi kimse istemiyor. Bunun yerine çabalamamış olmak daha tercih edilebilir geliyor. O yüzden de yapamayacağımızı inandığımız şeyler için adım atmıyoruz bile. Ama işte bunun üzerimizde bıraktığı bir yorgunluk var. Bu, fiziksel değil; ama ruhsal bir yük bizim için. Çünkü yapmadığımız her iş, zihnimizde kapanmamış bir dosya gibi kalıyor. Kafamızın köşesinde duran ve içimizi yiyen bir hale dönüşüyor.
“Yapmam gereken bir şey vardı” hissi ve düşüncesi bir süre sonra hem anksiyeteye hem de suçluluk duygusuna dönüşüyor. Daha da önemlisi, işlerini sürekli erteleyenler bir süre sonra “Ben başaramıyorum” düşüncesine de kapılıyor. Bu düşünce, yeni bir işe adım atmamızı da engelleyebiliyor. Motivasyon eksikliği tam bu sırada beliriyor. O yüzden uzmanlar diyor ki:
“Yapılmayan, tamamlanmayan her iş, zihinsel bir yüktür.”
Bugünün Gücü: Kararlı Olmak İçin Bir Adım
Hepimiz zaman zaman erteleriz. Bu, insan olmanın bir parçası. Ama sürekli erteleme alışkanlığı olmak, yeniden başlama şansını elimizden almasın. Kaçırılmış fırsatları, tamamlanmamış işleri konuşmak yerine şimdi yaptıklarımızdan söz edelim!
Bir işe başlamak, o işin yarısıdır der atalarımız. Ertelemenin nedenlerini fark etmek, çözümün ilk adımı. Kendimize kızmadan, anlayarak ve küçük adımlarla başlamak mümkün.
Bugün küçük bir şey yapın, ama bugün. Yarın değil, şimdi! Hayatımızın en büyük yanılgısı, zaman var zannetmektir. Ama yarın ne olacağını kimse bilemez. Hayalini kurduğunuz her şey sadece bir adım istiyor.
Şimdi bir adım atın. O dosyayı açın, o maili yazın, o kitabın kapağını bir aralayın. Çünkü “şimdi”, bir daha gelmeyecek!