Kurban Bayramı yaklaşırken evlerde tatlı bir telaş başlar. Evler temizlenir, mutfakta günler öncesinden açılan baklavalar hazırlanır, tatlılar yapılır, yeni giysiler alınır. Bayram sabahının harçlıkları için heveslenen küçük kalpler heyecanla bekler...
Tarih yaklaşırken “Bayramda kimler gelecek?”, “Kurbanı kim kesecek?”, “Nerelere gitsek?” diye akıllarda sorular dönüp dururken bayramın ruhu aslında şu soruda gizlidir: “Bayramı hakkıyla yaşayabiliyor muyuz?”
Bunlar bizim evlerimizin telaşıyken o sabah bambaşka bir heyecan daha vardır dünyada. Yeryüzünün dört bir yanından Kâbe’de toplanan milyonlarca Müslüman hac ibadetini yerine getirmenin mutluluğunu yaşar. Bayramın en derin anlamlarından biri de hac ibadetiyle olan bağıdır. Bu bağ bize sabrı, teslimiyeti, güveni hatırlatır. Bu yazının da amacı bu ruhu hissedebilmek için küçük bir iç muhasebe…
Kurbanın Anlamı: Gerçekten Teslim miyiz?
Her bayram sabahı, sabah erkenden kalkıp hazırlanılır. Bayram namazı için abdest alınır, giysiler giyilir. Caminin yolu tutulur. O sabah camideki her yürek bir atar. Aynı anda tekbir getirilir: “Allahu Ekber”.
O yüzden bayram sabahları özeldir. Bütün Müslümanlar aynı yürek, bir amaç için toplanır. Bayram heyecanı ile dolan yürekler, güne dua ile başlar. Sonrasında kurban kesimi gelir. Kurbanın anlamı sadece küçük veya büyük baş hayvan kesmek değildir. Müminlerin yaptığı her ibadet Allah’ın rızasını kazanmak içindir. Kurban da Allah’ın rızası için paylaşma, muhtaç olanların yardımına koşma vazifesidir.
Kurban denilince Hz. İbrahim’i (a.s.) ve oğlu İsmail’i anımsarız. Hz. İsmail’in (a.s.) ilahi emir karşısındaki teslimiyetini hatırlarız. Kurban ve teslimiyet deyince bu baba ve oğlun Allah’a kayıtsız ve şartsız güvenine şahit oluruz. Biz de kurban keserken acaba bu ibadetin ruhunu yakalayabiliyor muyuz?
“Kurban” kelimesi, Arapça kökeni itibarıyla “yaklaşmak” anlamına gelir. Bu da Allah’a manen yakın olmayı simgeler. Bu yakınlık nasıl olur? İbadetle olduğu kadar içimizdeki bencil, kibirli yönü arındırmakla mümkün olur. İbadet etmenin yanında, kalpte tevazu taşımakla olur. Sokakta gösterdiğimiz sabırla olur. Evde aile fertlerine güler yüzle olur. Hayatın her alanında içimizdeki arınma ile olur. Bu bayram vesilesiyle biz de kendimize soralım:
· Biz nelerden vazgeçebiliyoruz?
· Hangi bencilliklerimizi kurban edebiliyoruz?
· Başkalarının da bizim kadar mutlu olmaya hakkı olduğunu görebiliyor muyuz?
· Her zaman “Ben haklıyım” çabasından sıyrılabiliyor muyuz?
· Kırgınlıkları kenara bırakıp barışabiliyor muyuz?
· Günde sadece bir saatliğine bile olsa telefonu kapatabiliyor muyuz?
Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in teslimiyeti bu bayramın özü ise biz de kendi teslim olduklarımızı gözden geçirelim. Biz acaba benliğimizi, ruhumuzu nelere teslim ediyoruz?
Bayramlar, bütün Müslümanların bütün dünyada aynı anda, bir ibadet bilinciyle Allah’a olan şükrünü ve bağlılığını göstermesidir.
Bize malı veren kimdir?
Bize canı veren kimdir?
Bize evladımızı bağışlayan kimdir?
Bunları hatırlayarak kurbanın hikmeti ile bakmak bize bayram ruhunu yaşatır.
Bize sevimli gelen, gözümüz alıştığında bağ kurduğumuz bir koyunun kesilmesine neden razı olduğumuzu anlayabilmektir asıl mesele. O hayvanı bu dünya için yaratan Allah’tır. Aynı şekilde bizi de bu dünyanın imtihanlarına uygun şekilde yaratan yine O’dur. Ölüm bir son değil, yok oluş değildir. Ne bizim için ne de o koyun veyahut dana için bu, gerçek bir son değildir.
Bu gerçeği idrak ettiğimizde, o hayvanlara duyduğumuz şefkati de teslim etme zamanı gelmiş demektir. Artık merhametimizi kendi isteğimizle değil, Allah’ın rızasına uygun şekilde kullanma vaktidir.
Eğer bu mülklerin gerçek sahibi biz değilsek, onları gerçek sahibinin istediği gibi kullanmamız gerekir. Çünkü mülk sahibi, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. Kurban, kesmeden önce gönlümüzü bağladığımız o hayvanı Allah’a teslim etmenin bir simgesidir. O an, hem şefkatimizi hem teslimiyetimizi ortaya koyduğumuz andır.
Bayram Tatil Değil, Derinleşme Fırsatıdır
Bayram ile tatil yan yana gelince ister istemez bizde de uyanan his bayram tatili oluyor. Özellikle günümüz hayat şartları, şehir hayatının yoğun iş temposu herkes için bir mola anlamına geliyor. Ama unutmayalım ki dinlenmenin yanında bayramın derin manaları var. Bayramı gerçekten bayram yapan unsurları unuttuğumuzda bayram ruhundan uzaklaşmış oluruz.
Bayram; sabah büyüklerin evine gidip birlikte kahvaltı edebilmektir. Bir komşunun kapısını çalıp bayramlaşabilmektir. Belki bir yetimin başını okşayıp ona yalnız olmadığını gösterebilmektir. Uzakta yaşayan akrabalarımızın gönlünü bir telefonla dahi olsa alabilmektir…
Bayram vesilesiyle yaptığımız her iyilik aslında bizim iç dünyamızı güzelleştirir. O yüzden bu 4 gün, aynı zamanda kendimizi yenileme anlamına gelir. Bayram vesilesiyle yaptığımız bağışlar, verdiğimiz sadakalar toplumsal dayanışmayı desteklediği gibi kalbimizi yumuşatır. İçimizdeki bencil yanı temizleme görevi görür.
Kurban Eti Paylaşımı: Dayanışmanın Sessiz Hâli
Kurban kesmek İslamiyet’in en anlam yüklü ibadetlerinden biridir. Bu sadece et kesmek değildir. İnsana verme bilincini öğretir. Çünkü kesilen etin üçe bölünüp üçte birinin ihtiyaç sahiplerine verilmesi tavsiye edilir. Hatta kurbanın tamamı da verilebilir, ama en az ölçü olarak tavsiye edilen üçte birdir. İşte bu verme hali, kişiye paylaşmayı öğretir.
Kurban eti paylaşımı ile kişi paylaşma bilinci kazanır. Böylece sahip olduklarımızın aslında bizde emaneten durduğunu gösteren bir işarettir. Aslında bu bayramın amaçlarından biri de bunu bize hatırlatmaktır.
Bu, büyük bir toplumsal dayanışmayı beraberinde getirir. Çünkü bir tabak et bırakarak kapısını çaldığımız kişilerin az da olsa ihtiyacını karşılamış oluruz. Dağıttığımız her et parçasıyla aslında manevi bir bağ kurarız. Mesela yalnız yaşayan bir yaşlı komşumuzun kapısını tıklattığımızda “Seni unutmuyoruz” demiş oluruz.
Bu bayram, hem dini bir vecibe hem de insanın kendisiyle ve çevresiyle ilişkilerini gözden geçirme çağrısıdır. Bu çağrıyı duyan kaç kişiyiz?
Çocuklara Bayram Ruhunu Nasıl Gösterebiliriz?
Bayram günleri, çocuklar için şeker, harçlık, yeni giysi demek… Ama bunun yanında, değerler eğitimiyle tanıştıkları özel anlardır. Bayramda çocuk eğitimi bayramın ruhunu anlatmak ile başlar.
· Neden kurban kesilir?
· Kimlere kurban eti dağıtılır?
· Bayramda neler yapılır?
Bu soruların cevaplarını öğrenen çocuklar, ileride kendi çocuklarına da bu ruhu aktarmak isteyeceklerdir. Aynı zamanda bu bilinçle, daha vicdanlı, merhametli ve sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişirler.
Bayram ziyaretleri ile yakın ilişkiler kurulur, akrabalık bağları güçlenir. Bayram, insanın hayatına anlam katar. Küçük yaşlardan itibaren ziyaret etmenin, iyilik yapmanın anlamını kavrayan çocuklar, iyiliğin gücünü içselleştirir. Çünkü iyilik yapmak insanı mutlu eder.
Çocuklara gerek zihinsel gerekse psikolojik hazır bulunma durumuna göre kurbanın ne manaya geldiği öğretilmeli. Mesela 7 yaşından itibaren çocuklar, artık yardımlaşma kültürünü anlayabilecek düzeye gelir. Bu özel günlerin yoksullara yardım etmek için önemli olduğu anlatılabilir. Kurban Bayramı’nın hem manevi hem de sosyal boyutu vurgulanmalıdır.
Bayramların asıl gücü, insana kendini değerli hissetmesini sağlamasıdır. O yüzden bayramın özünde, ziyaretler, bayramlaşmalar, gönül bağlarının güçlenmesi vardır.
Gönüllerin yakınlaştığı, kalplerin arındığı, birbirimizi yeniden hatırladığımız bir bayram olsun!
Kurban Bayramımız mübarek olsun!