Disiplin denilince çoğumuzun aklına yasaklar ya da cezalar geliyor. Özgüvenli çocuk denildiğinde ise sanki her istediğini yapabilme hakkına sahip, sınırsız özgürlük içinde büyüyen çocuklar gözümüzün önünde canlanıyor.

Birçok ebeveyn “Kendi ayakları üzerinde durabilen, güçlü bir birey yetiştireyim” derken “Aman özgüveni kırılmasın” düşüncesiyle sınır koymaktan çekiniyor. Ama bu durumda denge bozuluyor; hem çocuk hem ebeveyn hem de çevre bundan olumsuz etkileniyor.

Peki, bu denge nasıl kurulmalı? Gelin bugün, biraz da bunu konuşalım.

Geleneksel Disiplinle Yetişen Ebeveynler

Geleneksel disiplin anlayışıyla büyüyen biz yetişkinler için itaat aynı zamanda söz dinlemek iki önemli kavramdı. Çünkü bizler kuralların sorgusuz şekilde uygulanması gerektiğini öğrenerek yetiştik. O dönemlerde çocukların duygularını dinlemek ya da bu duyguları dikkate almak, pek de yaygın bir yaklaşım değildi.

Bugün ise dengeler farklı işliyor. Duygulara önem vermek, çocuğun isteklerini duymak o kadar ön plana çıktı ki bazen “Üzülmesin” diye her şeye evet diyor, hatta tüm hayatımızı çocuğun ihtiyaçlarına göre organize ediyoruz. Bu yaklaşım helikopter ebeveynlik dediğimiz, her an çocuğun yanında olup onun adına kararlar veren bir ebeveynlik modelini de beraberinde getirdi.

İyi niyetle “Çocuğum üzülmesin”, “Çocuğum hata yapmasın”, “Çocuğum hep başarılı olsun” diyerek kimi zaman çocuk adına sorun çözen, kimi zaman çocuğun hayatı deneyimlemesine izin vermeyen bir ebeveynlik gelişti. Bu aşırı korumacı tutum, çocuğu güvenli bir alanda tutsa da uzun vadede “Ben tek başıma yapamam” düşüncesini pekiştirebiliyor. Böyle büyüyen çocuklarda şu durumlar daha sık görülüyor:

· Aşırı kaygılı olma

· Problem çözmede zorluk

· Arkadaş ilişkilerinde tek başına iletişim kurmama

· Hata yapmaktan korkma

Bir yandan baskıcı olmak istemiyoruz, diğer yandan şehir hayatında güvenli bir alan sağlamaya çalışıyoruz. Hal böyle olunca “Doğru disiplin” anlayışını bulmakta zorlanmamız normal. Peki hem disiplinli hem de kendi sorumluluklarını üstlenebilen çocuklar yetiştirmek mümkün mü?

Disiplin Özgüven Dengesi Nasıl Sağlanır?

Bir çocuğun büyüdüğüne şahit olmak, adım adım onun yetişkinliğe geçişini izlemek hatta ona eşlik etmek gerçekten çok değerli. Fakat yöntemler değişiyor, toplumsal ihtiyaçlar farklılaşıyor. Bu durumda bildiğimiz yöntemler bazen etkisini kaybediyor. Ezber tutumlarımızı değiştirmek kolay olmasa da dengeyi kurmak için elimizde ipuçları var.

Kafamız karıştığında ya da ne yapacağımızı bilemediğimizde, kendimize şu üç adımı hatırlatabiliriz:

Adım 1 sorumluluğu arttırmak: Helikopter ebeveynlikte en zor aşama, kontrolü yavaş yavaş bırakmaktır. Bunun için öncelikli olarak çocuğa verilen sorumlulukları artırmak iyi bir başlangıç olabilir.

Yaşına uygun görevleri kendi yapmasına fırsat verin. Mesela ödevini kendisi tamamlasın, hava durumuna göre kıyafetini kendi seçsin, arkadaşlarıyla yaşadığı sorunları kendi çözmeye çalışsın. Buradaki ince çizgi, çözümü bizim sunmamamızdır. Bizim görevimiz yalnızca çözüme giden yolda ona yardımcı olmaktır.

Adım 2 sınırı sevgiyle koymak: En fazla zorlandığımız kısım burası. Çünkü sınır koymak sert olmakla bazen de her şeye evet demekle karışıyor. Oysa pozitif disiplin her şeye evet demek değildir. Hatta sevgi her şeye onay vermek anlamına gelmez. Aslında güvenli alanı belirleyen şey sınırların kendisidir.

Mesela hayır derken de çocuğunuza olan ilginizi gösterebilirsiniz:

“Bunu çok istediğini biliyorum, ama şu an bunun olması mümkün değil. Bunu başka bir zaman için konuşalım!”

Davranışa sınır koyacağımız zaman kırıcı olmayan ifadeler işe yarar:

“Yalan söylemek kabul edilebilir bir durum değil!”

Adım 3 model olmak: Aslında çocukların öğrenmesi için en etkili yol model olmaktır. Aynı evin içinde bizimle beraber saatlerini geçiriyorlar. Çocuğun hayatını yönetmek yerine, kendi hayatımızı nasıl yönettiğimizi göstermemiz yeterli olur.

Bir sorunla karşılaştığımızda nasıl çözüyoruz? Hangi yöntemleri deniyoruz? Çözüme yaklaşımımızı görünür kılmak, onlar için büyük bir rehber olur. Duygularımızı yüksek sesle ifade edebilir, hata yaptığımızda özür dileyebiliriz.

Elbette ki bu dönüşüm kolay değil. Küçük adımlarla ilerlerken şu 10 cümleyi aklımızda tutmak, hem disiplin hem de özgüven dengesini korumaya yardımcı olur:

(1) Sevgiyi koşula bağlamayalım: “Sana kızgınım, ama seni seviyorum.”

(2) Yargılamayalım, dinlemeye devam edelim: “Davranışın kabul edilemez, ama neden yaptığını açıklarsan dinlerim.”

(3) Sınırları empatiyle beraber koyalım: “Bunu almayı çok istiyorsun, ama şu an mümkün değil.”

(4) Sorumluluk verirken destek olalım: “Nasıl yapacağını biliyor musun? Birlikte bakalım mı?”

(5) Hatalardan öğrenmesine izin verelim: “Hepimiz hata yapıyoruz? Nasıl telafi edelim!”

(6) Öfkelendiğinde çatışmayı büyütmeyelim: “Şu an sinirlisin, biraz sakinleş! Sakinleştiğinde konuşalım.”

(7) Sorumluluk aldığında sonucunu yaşamasına fırsat verelim: “Karar verdin. Sonuç için yanındayım.”

(8) Kişiliğine saygı gösterelim: “Bu şekilde konuştuğunda seni anlayamıyorum. Önce sakinleş!”

(9) Denemesi için fırsatlar oluşturalım: “Dene bakalım, nasıl olacağını görelim!”

(10) Sınırların güven olduğunu gösterelim: “Hayır desem de seni seviyorum!”

Disiplin Nasıl Yanlış Anlaşılıyor?

Disiplin denince çoğumuzun aklına, çocuğu sürekli kontrol altında tutmak ya da ceza vermek geliyor. Aslında bunu biliyoruz ama uygulamak bazen zor oluyor. Hatta “Biz çocukken çok baskı gördük, çocuğumuz buna maruz kalmasın” diye ipin ucunu kaçırdığımız da oluyor. Ama hepimizin asıl amacı, çocuğun kendini kontrol edebilmesi ve toplumsal kurallara uyma alışkanlığı kazanması.

Evet, çocuğa seçim hakkı verelim. Fikirlerini dinleyelim. Başarılı olduğunda çabasını takdir edelim. Ama başkasının eşyasına zarar verdiğinde, bir diğerinin hakkını gözetemediğinde de yanlışını görmezden gelmeyelim.

Davranışının yanlış olduğunu görsün ve bunu telafi etmeyi öğrensin. Ancak böyle kendi davranışlarının sorumluluğunu alabilirken aynı zamanda empatiyi geliştirebilir. Yoksa kendinden başkasını düşünmeyen çocuklar yetişkin olduklarında bencil, narsist olarak tanımlanıyor.

Çocuğun her istediğini yapmak değil gerek kendine gerekse başkalarına karşı kontrollü olmasını sağlamak önemli. Bazen “Ben kural koyarsam sevgisiz görünürüm” diye bir kaygıyla çocuğa sınırlar konulmuyor. Oysa “Hayır” demek sevgisizlik değil; hayata hazırlamanın ve sağlıklı sınırlar koymanın anahtarıdır. Çünkü kurallar, çocuğun neyin doğru neyin yanlış olduğunu net bir şekilde görmesini sağlar.

Eğer bugün çocuklara sorumluluk vermezsek, kuralsızlık yaygınlaşırsa başkasının hakkını gözetmeyen, trafikte bile kurallara uymayan, toplum düzenini alt üst eden bireyler yetiştir. Bunun örneklerine de ne yazık ki bugün sıkça şahit oluyoruz.

Dengeyi Korumak için 5 Adım

(1) Duyguyu kabul edelim, ama davranışı yönlendirelim. Çocukların günlük ihtiyaçları arasında ağlamak, öfkelenmek, gülmek vardır. Bu duyguları bastırmak yerine davranışlara sınır koyabiliriz. Mesela “Şu an çok öfkelisin, sinirlendin; anlıyorum. Ama vurmak doğru değil!”

(2) Soruna çözüm odaklı yaklaşalım. “Odanı hemen topla” yerine “Odanın toplanması lazım, beraber başlayalım” diye devam edilebilir.

(3) Sorumluluk verelim: Her çocuk yaşına uygun görevler alabilir. Hata yapar ve öğrenir.

(4) Sınırları koruyalım. “Sen bizim için değerlisin, ama bu davranışın kabul edilebilir değil. Davranışını onaylamıyoruz.”

(5) Kurallarda net olalım, ama bazenler de olsun. Mesela yatma saati belli olsun ama misafir geldiğinde veya hafta sonu müsamahalı olalım.

Unutmayalım, ebeveyn olarak amacımız çocuğu özgür bırakmak ya da sürekli ceza vermek değil; ona hayatı öğretirken rehberlik etmek. Ne aşırı koruyucu olmak ne de baskı uygulamak gelişimi destekler.